Bazen içinizden hiçbir şey yazmak, yazmayı bırakın düşünmek bile geçmez. Son dönemlerdeki ruh halim maalesef bu şekilde.
İçeride olup bitenlere bakın.
Narin cinayeti, yeni doğmuş bebek çetesi, teğmenlerin yemin töreni, Bahçeli’nin Öcalan çıkışı, kayyum atamaları, ekonomimizin onarılamaz hale gelen durumu, vs.
Hiçbir başlık makul bir ülkede yaşanabilecek olgular değil.
Olağan ötesi yaşananlara hemen yanı başımızda, Suriye’de olup bitenler de eklendi. Her gün isim değiştiren, kimine göre terör örgütleri, kimine göre muhalif güçler, her halükarda vekalet savaşçıları Suriye’nin toprak bütünlüğünü bitirmeye doğru hızla yol almaya başladı. Yapıların terörist olarak adlandırılması, esas aktörün kimliğine göre değişkenlik gösteriyor. Anladığımız kadar bizim vekiller önce Özgür Suriye Ordusuydu, şimdilerde Suriye Milli Ordusu oldu.
Peki olup bitenin ardındaki gerçeklik ne?
Birkaç hafta önceye dönelim. ABD seçimlerinden zaferle çıkan Trump’ın 20 Ocak 2025’de başkanlığı devralması ile birlikte çizilen senaryo, Ukrayna’ya verilen desteğin kesileceği, dolayısı ile Rusya-Ukrayna savaşının biteceği, Ortadoğu’da İsrail’in daha fazla desteklenmesi yolu ile Ortadoğu haritasına son şeklin verileceği ve ABD’nin esas hedefi olan Çin’e yöneleceğiydi.
Bu senaryo değişti mi? Bence değişmedi, ama hızlandı.
Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi, Rusya’nın dikkatini Ortadoğu’ya çevirmesi ve Suriye’nin toprak bütünlüğü tezinde ısrarlı olmasını, dolayısı ile mevcut olup bitene karşı Esat rejimini desteklenmesine yol açacaktı. Şu ana kadar görebildiğimiz kadarı ile Rusya sahada yeterince yok. Ukrayna ile savaşmaktan yorgun düşmüş olan Rusya, Esat’a olan desteğini sözle sınırlı tutup, Lazkiye’deki deniz ve hava üslerinin akıbeti ile sınırlı bir arayış içinde.
Diğer yandan bölgedeki diğer önemli aktör olan İran’ın bütün vekillerinin tasfiyesi söz konusu. İsrail ve ABD’nin bu noktadaki temel amaçlarına ulaştıkları ya da ulaşmaya çok yaklaştıkları anlaşılıyor. Yerle bir olan Gazze, Lübnan’da olup bitenler, şimdi Suriye esas itibarı ile İsrail’in ana tehdit unsuru olarak gördüğü İran destekli güçlerin zayıflatılması, büyük oranda ortadan kaldırılması anlamına geliyor.
Bir diğer ifadesi ile ABD müesses nizamı Trump başkanlığa gelmeden bir tür “fait accompli” peşinde süreci hızlandırdı.
Peki olup bitenin şimdilik bizim için anlamı ne?
Öncelikle İsrail ile ticareti protesto ettiklerinden ötürü başlarını belaya sokan gençlere bir çift söz söyleyelim. Konu ticaretin çok ötesine geçmiş vaziyette. An itibarı ile reel politik bütün şiddeti ile sınırlarımızda kendini gösteriyor. Eğer savaşan iki kamptan bahsedeceksek, bir tarafta Suriye, Rusya, İran cephesi var, diğer tarafta İsrail, ABD, Türkiye yer alıyor. Yani sorun ticaretin çok daha ötesinde bir müttefiklik ilişkisi haline dönüşmüş vaziyette.
Çok kısa düşünelim, ülkemizin F16 modernleştirmesinden vaz geçip tekrar F35’lere dönme arzusunu beyan etmesi, ABD’den yeşil ışık alınmasa dile getirilebilir miydi? Ankara’da yaşanan hareketli saatler, NATO’nun yeni genel sekreterinin Ankara’yı ziyareti, vs.
An itibarı ile görünen ne? Bu işten karlı çıkacak mıyız? Hani Fırat’ın Doğusunda bizim için terörist YPG/PKK adı her neyse kurulmakta olan bir Kürt devleti, Batısında ise yeni Afganistan olma eğiliminde sözüm ona hafifletilmiş radikal İslam devleti.
Birileri için Emevi camiinde namaz kılmak herhalde daha kolaylaşacak mı dersiniz? Yoksa mevcut ittfakımızın başımıza ne tür yeni dertler açacağından kaygı mı duyarsınız?
İçeride olup bitenlere bakın.
Narin cinayeti, yeni doğmuş bebek çetesi, teğmenlerin yemin töreni, Bahçeli’nin Öcalan çıkışı, kayyum atamaları, ekonomimizin onarılamaz hale gelen durumu, vs.
Hiçbir başlık makul bir ülkede yaşanabilecek olgular değil.
Olağan ötesi yaşananlara hemen yanı başımızda, Suriye’de olup bitenler de eklendi. Her gün isim değiştiren, kimine göre terör örgütleri, kimine göre muhalif güçler, her halükarda vekalet savaşçıları Suriye’nin toprak bütünlüğünü bitirmeye doğru hızla yol almaya başladı. Yapıların terörist olarak adlandırılması, esas aktörün kimliğine göre değişkenlik gösteriyor. Anladığımız kadar bizim vekiller önce Özgür Suriye Ordusuydu, şimdilerde Suriye Milli Ordusu oldu.
Peki olup bitenin ardındaki gerçeklik ne?
Birkaç hafta önceye dönelim. ABD seçimlerinden zaferle çıkan Trump’ın 20 Ocak 2025’de başkanlığı devralması ile birlikte çizilen senaryo, Ukrayna’ya verilen desteğin kesileceği, dolayısı ile Rusya-Ukrayna savaşının biteceği, Ortadoğu’da İsrail’in daha fazla desteklenmesi yolu ile Ortadoğu haritasına son şeklin verileceği ve ABD’nin esas hedefi olan Çin’e yöneleceğiydi.
Bu senaryo değişti mi? Bence değişmedi, ama hızlandı.
Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi, Rusya’nın dikkatini Ortadoğu’ya çevirmesi ve Suriye’nin toprak bütünlüğü tezinde ısrarlı olmasını, dolayısı ile mevcut olup bitene karşı Esat rejimini desteklenmesine yol açacaktı. Şu ana kadar görebildiğimiz kadarı ile Rusya sahada yeterince yok. Ukrayna ile savaşmaktan yorgun düşmüş olan Rusya, Esat’a olan desteğini sözle sınırlı tutup, Lazkiye’deki deniz ve hava üslerinin akıbeti ile sınırlı bir arayış içinde.
Diğer yandan bölgedeki diğer önemli aktör olan İran’ın bütün vekillerinin tasfiyesi söz konusu. İsrail ve ABD’nin bu noktadaki temel amaçlarına ulaştıkları ya da ulaşmaya çok yaklaştıkları anlaşılıyor. Yerle bir olan Gazze, Lübnan’da olup bitenler, şimdi Suriye esas itibarı ile İsrail’in ana tehdit unsuru olarak gördüğü İran destekli güçlerin zayıflatılması, büyük oranda ortadan kaldırılması anlamına geliyor.
Bir diğer ifadesi ile ABD müesses nizamı Trump başkanlığa gelmeden bir tür “fait accompli” peşinde süreci hızlandırdı.
Peki olup bitenin şimdilik bizim için anlamı ne?
Öncelikle İsrail ile ticareti protesto ettiklerinden ötürü başlarını belaya sokan gençlere bir çift söz söyleyelim. Konu ticaretin çok ötesine geçmiş vaziyette. An itibarı ile reel politik bütün şiddeti ile sınırlarımızda kendini gösteriyor. Eğer savaşan iki kamptan bahsedeceksek, bir tarafta Suriye, Rusya, İran cephesi var, diğer tarafta İsrail, ABD, Türkiye yer alıyor. Yani sorun ticaretin çok daha ötesinde bir müttefiklik ilişkisi haline dönüşmüş vaziyette.
Çok kısa düşünelim, ülkemizin F16 modernleştirmesinden vaz geçip tekrar F35’lere dönme arzusunu beyan etmesi, ABD’den yeşil ışık alınmasa dile getirilebilir miydi? Ankara’da yaşanan hareketli saatler, NATO’nun yeni genel sekreterinin Ankara’yı ziyareti, vs.
An itibarı ile görünen ne? Bu işten karlı çıkacak mıyız? Hani Fırat’ın Doğusunda bizim için terörist YPG/PKK adı her neyse kurulmakta olan bir Kürt devleti, Batısında ise yeni Afganistan olma eğiliminde sözüm ona hafifletilmiş radikal İslam devleti.
Birileri için Emevi camiinde namaz kılmak herhalde daha kolaylaşacak mı dersiniz? Yoksa mevcut ittfakımızın başımıza ne tür yeni dertler açacağından kaygı mı duyarsınız?