Ekrem İmamoğlu'nun kampanya direktörü Necati Özkan, AKP'den CHP'ye geçen Sancaktepe Belediyesi'ni ziyaretini anlattı: Başkanlık katı 6000 metrekare; oda, oda, oda, oda… dinlenme odası, dinlenme odası… jakuzi, yemek odası, mutfak… 200 metrekarelik mutfak…
AKP’li eski başkan Şeyma Döğücü çok kızdı: “İspatlamazsan senden aşağı insan yok.” dedi.
Şeyma Döğücü’yü 6000 metrekarelik başkanlık katı mı kızdırdı? Hayır!
Odalar mı, dinlenme odaları mı? Hayır!
Yemek odası, 200 metrekare mutfak mı? Haayır!
Jakuzi!
Meğerse jakuzi yokmuş.
“Kocaman bir banyo teşkilatı” varmış ama.
Necati Özkan, Şeyma Döğücü'nün 'jakuzi' tepkisine cevap verdi: “Kocaman bir banyo teşkilatı... Bir kelime üstünden tepineceğinize, bu akıl almaz israfı nasıl yapabildiğinizi söyleyin.” dedi.
Bahsedilen “kocaman bir banyo teşkilatı” nasıl bir şeydir bilmiyorum. Eğer kurnalı, hamam taslı, göbek taşlı falan bir banyo teşkilatıysa… Şeyma Döğücü’nün tepkisini anlayabilirim.
Jakuzi dediğin nihayetinde bir küvet… Bizim kültürümüze de yabancı.
Milli ve yerli hassasiyetler çerçevesinde, kadim hamam kültürümüzden esintiler taşıyan “kocaman bir banyo teşkilatını” bir jakuziye indirgemek, beni de kızdırırdı.
***
Sancaktepe’nin CHP’li yeni Belediye Başkanı sosyal medya hesabından konuya müdahil oldu:
“Kamuoyuna bilgilendirme;
Basında ve sosyal medya da yer alan Sancaktepe haberleri ile ilgili olarak; Sayın Şeyma Döğücü döneminde Başkanlık katında herhangi bir tadilat işlemi yapılmamıştır. Önceki Belediye Başkanı lüks bir banyo ve belediye başkanının ihtiyacı olmayacak şekilde bir kat tasarlamıştır. Jakuzi meselesinin çok değersiz kalacağı lüks ve batırılan bir belediye hikayesini yakın zamanda sizlerle paylaşacağım. Saygılar.”
Umarım makam odasıyla sınırlı kalmaz, diğer bölümlerle birlikte “kocaman banyo teşkilatını” da bizlerle paylaşır. Biz de Döğücünün tepkisini, daha doğru bir şekilde değerlendirebiliriz.
Tadilat; yine bir AKP’li olan, Şeyma Döğücü’den önceki başkan İsmail Erdem zamanında yapılmış. Açıklamadan öyle anlıyoruz.
Ama Döğücü kendi döneminde “Lüks bir banyo” ve “Belediye başkanının ihtiyacı olmayacak şekilde tasarlanmış kat”ı iptal edip mesela kültür sanat etkinliklerine, atölyelere, dönüştürebilirmiş. Muhafaza etmiş olması mevcut yapıdan şikayetçi olmadığı anlamına da gelir.
Geldiğinde hazır bulmamış olsaydı, aynı şeyleri kendisinin de yapıp yapmayacağını bilemeyiz.
***
Şeyma Döğücü’nün “Hodri Meydan” diye başlayıp, “Hodri Meydan” diye biten sosyal medya mesajı çok sert. Mesaj:
“Bir anneye, bir kadına iftira atmanın bedelini hem hukuk önünde hem de milletin vicdanında yargılanarak vereceksiniz” ifadeleriyle başlıyor.
“Necati Özkan, jakuzi olduğunu ispatlamasan, senden aşağı insan yok” diye devam ediyor.
Burada, Necati Özkan’ı savunacak değilim. Kocaman bir banyo teşkilatını, jakuzi diye küçümserken düşünseydi.
Ama Özkan’ın konuşmasında “bir anneye” veya “bir kadına” iftira göremedim. İftira varsa, eski bir belediye başkanına vardır. Konunun anne, baba, dayı, amca, kadın erkek, LGBTİ’li… olup olmamakla alakası yok.
Eğer Necati Özkan, özellikle bir anneden, bir kadından bahsetmiyorsa; bir belediyeden bahsediyorsa, bu kez Özkan “Bir kadına, bir anneye iftira attığı…” iftirasıyla karşı karşıya demektir. Bunun bedelini hem hukuk hem de milletin vicdanında sorabilir.
***
Jakuzi veya banyo veya hamam tartışmasını “Bir kadına, bir anneye…” diye değerlendireceksek, Ruhsar Pekcan’nın günahı neydi.
“Kendi bakanlığına mal satan bakan” başlığı ile çıkan haberlerde Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'nın eşi ile sahibi olduğu iki dezenfektan firmasından bakanlık bünyesindeki kurumlara 9 milyon lira değerinde ürün sattığı konuşulmuştu.
“Bir anneye, bir kadına iftira atmanın bedelini…” deyip hukuk ve milletin vicdanını göstermek, Ruhsar Pekcan’ın aklına mı gelmedi acaba?
***
İstanbul Esenyurt’ta yaşayan 75 yaşındaki Hatice Yıldız’a, cezaevinde bulunan kızına ve kızının koğuş arkadaşına para gönderdiği için hakkında “örgüte finansman sağlamak” iddiasıyla açılmıştı. Dava 3 yıl süren yargılamanın ardından sonuçlanmış. Hatice Yıldız’a “örgüte finansman sağlamak” iddiasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezası verilmiş.
Yüksek tansiyon, göz, bel fıtığı ve omurga eğriliği gibi birçok sağlık sorunu bulunan Yıldız, sedyeyle evden çıkarılıp önce hastaneye daha sonra adliyedeki işlemlerin ardından Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine götürülmüş.
Aslında tam da söze “Bir anneye, bir kadına…” diye başlanabilecek bir vaka.
Ama ah, suçu “örgüte finansman sağlamak” olmasa.
AKP’li eski başkan Şeyma Döğücü çok kızdı: “İspatlamazsan senden aşağı insan yok.” dedi.
Şeyma Döğücü’yü 6000 metrekarelik başkanlık katı mı kızdırdı? Hayır!
Odalar mı, dinlenme odaları mı? Hayır!
Yemek odası, 200 metrekare mutfak mı? Haayır!
Jakuzi!
Meğerse jakuzi yokmuş.
“Kocaman bir banyo teşkilatı” varmış ama.
Necati Özkan, Şeyma Döğücü'nün 'jakuzi' tepkisine cevap verdi: “Kocaman bir banyo teşkilatı... Bir kelime üstünden tepineceğinize, bu akıl almaz israfı nasıl yapabildiğinizi söyleyin.” dedi.
Bahsedilen “kocaman bir banyo teşkilatı” nasıl bir şeydir bilmiyorum. Eğer kurnalı, hamam taslı, göbek taşlı falan bir banyo teşkilatıysa… Şeyma Döğücü’nün tepkisini anlayabilirim.
Jakuzi dediğin nihayetinde bir küvet… Bizim kültürümüze de yabancı.
Milli ve yerli hassasiyetler çerçevesinde, kadim hamam kültürümüzden esintiler taşıyan “kocaman bir banyo teşkilatını” bir jakuziye indirgemek, beni de kızdırırdı.
***
Sancaktepe’nin CHP’li yeni Belediye Başkanı sosyal medya hesabından konuya müdahil oldu:
“Kamuoyuna bilgilendirme;
Basında ve sosyal medya da yer alan Sancaktepe haberleri ile ilgili olarak; Sayın Şeyma Döğücü döneminde Başkanlık katında herhangi bir tadilat işlemi yapılmamıştır. Önceki Belediye Başkanı lüks bir banyo ve belediye başkanının ihtiyacı olmayacak şekilde bir kat tasarlamıştır. Jakuzi meselesinin çok değersiz kalacağı lüks ve batırılan bir belediye hikayesini yakın zamanda sizlerle paylaşacağım. Saygılar.”
Umarım makam odasıyla sınırlı kalmaz, diğer bölümlerle birlikte “kocaman banyo teşkilatını” da bizlerle paylaşır. Biz de Döğücünün tepkisini, daha doğru bir şekilde değerlendirebiliriz.
Tadilat; yine bir AKP’li olan, Şeyma Döğücü’den önceki başkan İsmail Erdem zamanında yapılmış. Açıklamadan öyle anlıyoruz.
Ama Döğücü kendi döneminde “Lüks bir banyo” ve “Belediye başkanının ihtiyacı olmayacak şekilde tasarlanmış kat”ı iptal edip mesela kültür sanat etkinliklerine, atölyelere, dönüştürebilirmiş. Muhafaza etmiş olması mevcut yapıdan şikayetçi olmadığı anlamına da gelir.
Geldiğinde hazır bulmamış olsaydı, aynı şeyleri kendisinin de yapıp yapmayacağını bilemeyiz.
***
Şeyma Döğücü’nün “Hodri Meydan” diye başlayıp, “Hodri Meydan” diye biten sosyal medya mesajı çok sert. Mesaj:
“Bir anneye, bir kadına iftira atmanın bedelini hem hukuk önünde hem de milletin vicdanında yargılanarak vereceksiniz” ifadeleriyle başlıyor.
“Necati Özkan, jakuzi olduğunu ispatlamasan, senden aşağı insan yok” diye devam ediyor.
Burada, Necati Özkan’ı savunacak değilim. Kocaman bir banyo teşkilatını, jakuzi diye küçümserken düşünseydi.
Ama Özkan’ın konuşmasında “bir anneye” veya “bir kadına” iftira göremedim. İftira varsa, eski bir belediye başkanına vardır. Konunun anne, baba, dayı, amca, kadın erkek, LGBTİ’li… olup olmamakla alakası yok.
Eğer Necati Özkan, özellikle bir anneden, bir kadından bahsetmiyorsa; bir belediyeden bahsediyorsa, bu kez Özkan “Bir kadına, bir anneye iftira attığı…” iftirasıyla karşı karşıya demektir. Bunun bedelini hem hukuk hem de milletin vicdanında sorabilir.
***
Jakuzi veya banyo veya hamam tartışmasını “Bir kadına, bir anneye…” diye değerlendireceksek, Ruhsar Pekcan’nın günahı neydi.
“Kendi bakanlığına mal satan bakan” başlığı ile çıkan haberlerde Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'nın eşi ile sahibi olduğu iki dezenfektan firmasından bakanlık bünyesindeki kurumlara 9 milyon lira değerinde ürün sattığı konuşulmuştu.
“Bir anneye, bir kadına iftira atmanın bedelini…” deyip hukuk ve milletin vicdanını göstermek, Ruhsar Pekcan’ın aklına mı gelmedi acaba?
***
İstanbul Esenyurt’ta yaşayan 75 yaşındaki Hatice Yıldız’a, cezaevinde bulunan kızına ve kızının koğuş arkadaşına para gönderdiği için hakkında “örgüte finansman sağlamak” iddiasıyla açılmıştı. Dava 3 yıl süren yargılamanın ardından sonuçlanmış. Hatice Yıldız’a “örgüte finansman sağlamak” iddiasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezası verilmiş.
Yüksek tansiyon, göz, bel fıtığı ve omurga eğriliği gibi birçok sağlık sorunu bulunan Yıldız, sedyeyle evden çıkarılıp önce hastaneye daha sonra adliyedeki işlemlerin ardından Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine götürülmüş.
Aslında tam da söze “Bir anneye, bir kadına…” diye başlanabilecek bir vaka.
Ama ah, suçu “örgüte finansman sağlamak” olmasa.