Sağlığımız önemli. Sağlığımız için önerilen besinleri seçerken uzmanların önerdikleri de önemli. Örneğin “kinoa” diye bir tahıl var. Birçok beslenme programında duyarız bu besinin adını. Ülkemizde de geçen yıl üretilmeye başlandı ama bu tahılın anavatanı Güney Amerika. Yani onca çeşit çeşit tahılımız varken taaaa oralardan gelen bir besini, sağlık için önererek ve de tüketerek, dünyayı büyük bir tehlike altına sokan iklim krizine destek verildiğini düşünebilir misiniz? Geçtiğimiz yıl iklim krizi sebebi ile artan sıcaklıklara bağlı olarak hayatını kaybedenlerin % 56’sının kadın olduğu bilgisinin altını çizerek, bu besini tüketenlerin oranında kadınların fazlalığına dikkat çekerek, “kinoa” gibi deniz aşırı ülkelerden gelen yiyecekleri beslenme listemize alırken bir kez daha düşünmek gerekiyor sanıyorum.
Ne demek istiyorum? Açıklamaya çalışacağım.
Küresel nakliye, yani dünya üzerinde kara, deniz, hava yoluyla yapılan nakliyeler, toplam sera gazı emisyonlarının & 3’ünü üretiyor. Dünyanın ısısını değiştiren sera gazlarının kalınlaşmasını sağlayan kirli gazlar dediğimiz başta karbondioksit olmak üzere metan, azot gibi gazlardan söz ediyorum. Ulaşım esnasında havaya karışan kirli gazlardan söz ediyorum.
Bu olaya çözüm arıyor dünya ülkeleri. “Ne yapsak da nakliyeden kaynaklanan emisyonları azaltsak?” Gıdadan, elektronik ve bilişim ürünlerine, kimyevi maddelerden, tıbbi ürünlere kadar binlerce kalemin dünyanın bir ucundan bir ucuna tüketim ve üretim amaçlı taşınması büyük bir sektör. Bu sektörün kazananları da oldukça fazla. O yüzden bir yanda dünyanın ve ülkelerinin gelecek derdine düşmüş özellikle Pasifik ada ülkeleri, çünkü ülkeleri her an sular altında kalabilir, bir yanda da bu işten para kazanan iş dünyası dediğimiz kapitalist sistemin elemanları.Ama dert o kadar büyük ki işte bunu tam şu sıralar yaşadığımız “korkunç” hava sıcaklıkları ile anlatmak en doğrusu. Bu sıcaklıklar iklim krizinin etkilerinden sadece bir tanesi. Ama en somut rakamların ortada olduğu, ölümlere sebep olan, insanların tanık olduğu sonuçlardan sadece bir tanesi.
Geçen yıla bir dönelim; 2022 yazında Avrupa genelinde kavurucu sıcaklar sonucunda 61.000'den fazla insan öldü. Genel olarak, 2022 Avrupa yazı ortalamadan 1,4C daha sıcaktı . Sezon ayrıca yoğun kuraklık, orman yangını ve Avrupa Alplerinden buz kaybı olarak karakterize edildi. Türkiye’de bu konu ile ilgili bir veri yok. En azından TÜİK’de yok.
Bu sene ise dünya rekoru kırıldı, dünyanın sıcaklığı ölçülmeye başlandığından yani 1800 lü yıllarından beri en yüksek hava sıcaklıkları her gün rekor kırıyor. Önümüzdeki Çarşamba günü ise yani 26 Temmuz’un en sıcak gün olacağını söylüyor uzmanlar. Özellikle Marmara, Ege, Akdeniz bölgelerinde bu senenin en sıcak günü olacak. Ve maalesef 2023 yılında sıcaklıklara bağlı ölüm oranının daha yüksek olması öngörülüyor. Dünyanın düzeni bu şekilde devam ederse bu rakamın her yıl artma olasılığı yüksek yapılan araştırmalara göre.
“Nature Medicine'de yayınlanan yeni bir araştırma, 2022 yazında Avrupa genelinde ısıya bağlı ölümleri değerlendirmek için sıcaklık ve insan ölümleri arasındaki bağlantıyı ortaya koymuş. Bulgular, Avrupa'daki her milyonda 114 kişinin sıcak hava dalgası sonucunda öldüğünü gösteriyor. Ölümler ya sıcaklığın doğrudan sonuçları ya da altta yatan sağlık koşullarının komplikasyonlarından kaynaklanıyor. Araştırmayı yorumlayanlar, yeterli uyum sağlanmadığı takdirde, geçen yılın yaz aylarındaki ölü sayısının düzenli bir olay haline gelebileceğini ve 2030 yılına kadar her yaz kıtada ortalama 68.000'den fazla insanın sıcaktan öleceğini öngörüyorlar. Ve ayrıca rapor, kadınlarda erkeklere göre %56 daha fazla sıcağa bağlı ölümlerin olduğunu, buna karşın sıcağa bağlı ölümlerin yarısından fazlasının 80 yaş ve üzerindeki kişilerde olduğunu ortaya koyuyor.”
Bu araştırmanın en önemli sonucu ise son yıllardaki bu ısınma "istisnai" bir durum değil. Yani artık olağan bir süreç artık ve ülkelerin bir an önce "önleyici tedbirler" almaya başlaması gerekiyor.
Aşırı sıcaklıklar herkesi eşit şekilde etkilemiyor. Bazı gruplar, genellikle vücut sıcaklıklarını daha az düzenleyebilen yaşlı insanlar, çocuklar, hastalar gibi, aşırı sıcaklıklardan kaynaklanan sağlık komplikasyonları açısından daha büyük risklerle karşı karşıyadır.” Tekrarlamakta fayda var; ileriye dönük tahminde de bulunulmuş bu araştırmada ve denilmiş ki, “ülkelerin değişen koşullara uyum sağlamaması durumunda 2030 yılına kadar her yaz ortalama 68.000'den fazla ve 2050 yılına kadar 120.000'den fazla ölümün beklenebileceği öngörülüyor.”
İklim krizine etkisi büyük olan nakliye sektörüne değinmiştim yazının başında. İşte bu sektörün bir ayağı olan Denizcilik taşımacılığında dünyanın attığı büyük bir adım var. Dünya için olumlu bir gelişme. BM’nin denizcilik kolu Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) üye ülkeleri geçtiğimiz hafta bir araya geldiler ve bu sektörün yaydığı emisyonlara karşı tedbir amaçlı bir dizi karar aldılar. IMO'nun 175 üye ülkesi nihayet bir iklim anlaşması üzerinde anlaşmaya vardı. Elbette kolay olmadı. Yükselen deniz seviyelerine karşı son derece savunmasız olan Pasifik ada ülkeleri ile bu sektörün kaymağını yiyen gelişmiş ve özellikle gelişmekte olan ülkeler çata çat pazarlık yaptılar. Dünyanın yaşanabilirliği üzerine. Müzakereler hafta boyunca gergin geçti ancak nihai bir anlaşmaya varıldığı açıklandı.
IMO hedefleri yasal olarak bağlayıcı değil, ancak ülkeler taahhütlerini yerine getirmek için yasal olarak bağlayıcı önlemler almayı kabul etti. "Ekonomik unsurun" yanı sıra, ülkeler ayrıca uluslararası nakliyeden kaynaklanan emisyonları azaltmaya yardımcı olacak "teknik unsur" geliştirmeyi kabul etiler bu toplantı sonucunda. Çok tekniğe girmeden üzerinde anlaşılan konuları sıralamak istiyorum.
Öncelikle belirtmek gerekiyor ki; deniz taşımacılığı şirketlerinin yeni hedeflere bağlı kalabilmeleri için büyük değişiklikler yapmaları gerekecek. Enerji verimliliğini en üst düzeye çıkarmaları ve yüksek düzeyde kirletici fosil yakıtları için düşük karbonlu alternatifler bulmaları gerekecek.
Ve işte mutabakat maddeleri:
Son olarak bu çalışmalarda hangi ülke nasıl davranmış bir de ona göz atalım;
Türkiye elbette yok bu ülkeler içinde ama Türkiye’de de gelişmeler var. Örneğin tam şu sıralar yazının son kontrollerini yaparken ben, Muğla Milas’daki Akbelen ormanları kesilmesi için “JANDARMA ve TOMALAR bölgeye geldi” haberini aldım. (24 Temmuz Pazartesi Saat 05.30) Belki de o jandarma erlerinden birinin annesi Çarşamba günü yaşanacak rekor sıcaklıkta hayatını kaybedecek haberi yok.
Ne demek istiyorum? Açıklamaya çalışacağım.
Küresel nakliye, yani dünya üzerinde kara, deniz, hava yoluyla yapılan nakliyeler, toplam sera gazı emisyonlarının & 3’ünü üretiyor. Dünyanın ısısını değiştiren sera gazlarının kalınlaşmasını sağlayan kirli gazlar dediğimiz başta karbondioksit olmak üzere metan, azot gibi gazlardan söz ediyorum. Ulaşım esnasında havaya karışan kirli gazlardan söz ediyorum.
Bu olaya çözüm arıyor dünya ülkeleri. “Ne yapsak da nakliyeden kaynaklanan emisyonları azaltsak?” Gıdadan, elektronik ve bilişim ürünlerine, kimyevi maddelerden, tıbbi ürünlere kadar binlerce kalemin dünyanın bir ucundan bir ucuna tüketim ve üretim amaçlı taşınması büyük bir sektör. Bu sektörün kazananları da oldukça fazla. O yüzden bir yanda dünyanın ve ülkelerinin gelecek derdine düşmüş özellikle Pasifik ada ülkeleri, çünkü ülkeleri her an sular altında kalabilir, bir yanda da bu işten para kazanan iş dünyası dediğimiz kapitalist sistemin elemanları.Ama dert o kadar büyük ki işte bunu tam şu sıralar yaşadığımız “korkunç” hava sıcaklıkları ile anlatmak en doğrusu. Bu sıcaklıklar iklim krizinin etkilerinden sadece bir tanesi. Ama en somut rakamların ortada olduğu, ölümlere sebep olan, insanların tanık olduğu sonuçlardan sadece bir tanesi.
Geçen yıla bir dönelim; 2022 yazında Avrupa genelinde kavurucu sıcaklar sonucunda 61.000'den fazla insan öldü. Genel olarak, 2022 Avrupa yazı ortalamadan 1,4C daha sıcaktı . Sezon ayrıca yoğun kuraklık, orman yangını ve Avrupa Alplerinden buz kaybı olarak karakterize edildi. Türkiye’de bu konu ile ilgili bir veri yok. En azından TÜİK’de yok.
Bu sene ise dünya rekoru kırıldı, dünyanın sıcaklığı ölçülmeye başlandığından yani 1800 lü yıllarından beri en yüksek hava sıcaklıkları her gün rekor kırıyor. Önümüzdeki Çarşamba günü ise yani 26 Temmuz’un en sıcak gün olacağını söylüyor uzmanlar. Özellikle Marmara, Ege, Akdeniz bölgelerinde bu senenin en sıcak günü olacak. Ve maalesef 2023 yılında sıcaklıklara bağlı ölüm oranının daha yüksek olması öngörülüyor. Dünyanın düzeni bu şekilde devam ederse bu rakamın her yıl artma olasılığı yüksek yapılan araştırmalara göre.
“Nature Medicine'de yayınlanan yeni bir araştırma, 2022 yazında Avrupa genelinde ısıya bağlı ölümleri değerlendirmek için sıcaklık ve insan ölümleri arasındaki bağlantıyı ortaya koymuş. Bulgular, Avrupa'daki her milyonda 114 kişinin sıcak hava dalgası sonucunda öldüğünü gösteriyor. Ölümler ya sıcaklığın doğrudan sonuçları ya da altta yatan sağlık koşullarının komplikasyonlarından kaynaklanıyor. Araştırmayı yorumlayanlar, yeterli uyum sağlanmadığı takdirde, geçen yılın yaz aylarındaki ölü sayısının düzenli bir olay haline gelebileceğini ve 2030 yılına kadar her yaz kıtada ortalama 68.000'den fazla insanın sıcaktan öleceğini öngörüyorlar. Ve ayrıca rapor, kadınlarda erkeklere göre %56 daha fazla sıcağa bağlı ölümlerin olduğunu, buna karşın sıcağa bağlı ölümlerin yarısından fazlasının 80 yaş ve üzerindeki kişilerde olduğunu ortaya koyuyor.”
Bu araştırmanın en önemli sonucu ise son yıllardaki bu ısınma "istisnai" bir durum değil. Yani artık olağan bir süreç artık ve ülkelerin bir an önce "önleyici tedbirler" almaya başlaması gerekiyor.
Aşırı sıcaklıklar herkesi eşit şekilde etkilemiyor. Bazı gruplar, genellikle vücut sıcaklıklarını daha az düzenleyebilen yaşlı insanlar, çocuklar, hastalar gibi, aşırı sıcaklıklardan kaynaklanan sağlık komplikasyonları açısından daha büyük risklerle karşı karşıyadır.” Tekrarlamakta fayda var; ileriye dönük tahminde de bulunulmuş bu araştırmada ve denilmiş ki, “ülkelerin değişen koşullara uyum sağlamaması durumunda 2030 yılına kadar her yaz ortalama 68.000'den fazla ve 2050 yılına kadar 120.000'den fazla ölümün beklenebileceği öngörülüyor.”
İklim krizine etkisi büyük olan nakliye sektörüne değinmiştim yazının başında. İşte bu sektörün bir ayağı olan Denizcilik taşımacılığında dünyanın attığı büyük bir adım var. Dünya için olumlu bir gelişme. BM’nin denizcilik kolu Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) üye ülkeleri geçtiğimiz hafta bir araya geldiler ve bu sektörün yaydığı emisyonlara karşı tedbir amaçlı bir dizi karar aldılar. IMO'nun 175 üye ülkesi nihayet bir iklim anlaşması üzerinde anlaşmaya vardı. Elbette kolay olmadı. Yükselen deniz seviyelerine karşı son derece savunmasız olan Pasifik ada ülkeleri ile bu sektörün kaymağını yiyen gelişmiş ve özellikle gelişmekte olan ülkeler çata çat pazarlık yaptılar. Dünyanın yaşanabilirliği üzerine. Müzakereler hafta boyunca gergin geçti ancak nihai bir anlaşmaya varıldığı açıklandı.
IMO hedefleri yasal olarak bağlayıcı değil, ancak ülkeler taahhütlerini yerine getirmek için yasal olarak bağlayıcı önlemler almayı kabul etti. "Ekonomik unsurun" yanı sıra, ülkeler ayrıca uluslararası nakliyeden kaynaklanan emisyonları azaltmaya yardımcı olacak "teknik unsur" geliştirmeyi kabul etiler bu toplantı sonucunda. Çok tekniğe girmeden üzerinde anlaşılan konuları sıralamak istiyorum.
Öncelikle belirtmek gerekiyor ki; deniz taşımacılığı şirketlerinin yeni hedeflere bağlı kalabilmeleri için büyük değişiklikler yapmaları gerekecek. Enerji verimliliğini en üst düzeye çıkarmaları ve yüksek düzeyde kirletici fosil yakıtları için düşük karbonlu alternatifler bulmaları gerekecek.
Ve işte mutabakat maddeleri:
- Uluslararası deniz taşımacılığından kaynaklanan emisyonları "mümkün olan en kısa sürede" zirveye çıkarmak ve 2008'e kıyasla 2050'ye kadar "en az" %50 azaltmak için bir hedef belirlendi.
- Ülkeler, gemilerin enerji verimliliği ve karbon yoğunluğu hakkında rapor vermek için bu yıl yürürlüğe giren nakliye yakıtlarına küresel bir emisyon vergisi üzerinde anlaştı.
- Ülkeler, 2008 yılına göre 2030 yılına kadar toplam nakliye emisyonlarını "en az %20, %30 için çabalayarak" azaltmayı kabul ettiler.
- Ayrıca, 2008'e kıyasla 2040 yılına kadar "en az %70, %80 için çabalayarak" emisyonları azaltmayı kabul ettiler.
- Bir grup Pasifik ada devleti, her gemiyi, yakıtlarının ürettiği sera gazlarına dayalı olarak bir karbon vergisi ödemeye çağırdılar.
Ancak Çin, Brezilya ve diğer birçok büyük gelişmekte olan ülkenin yanı sıra Avustralya'dan oluşan daha küçük ama etkili bir grup bu fikre karşı çıktı. IMO stratejisi, bu seçeneğin önümüzdeki yıl içinde "geliştirilmesi ve nihai hale getirilmesi gerektiğini" söyledi - En az 36 ülke, toplantıdan önceki çalıştayda bir tür vergilendirmeye desteklerini açıkça dile getirdi.
Son olarak bu çalışmalarda hangi ülke nasıl davranmış bir de ona göz atalım;
- Brezilya, Hindistan ve Çin de dahil olmak üzere gelişmekte olan büyük ülkeler, önerilen hedeflerin bazılarını “gerçekçi olmayan” olarak gördüklerini ve deniz taşımacılığının karbonsuzlaştırmanın getirebileceği ekonomik yükten korktuklarını açıkça belirttiler.
- Anlaşmanın ardından taraflar, tüm tarafların önemli tavizler verildiğini hissettiğini açıkça belirten açıklamalar yaptılar.
- Kendilerini kilit meseleler üzerinde çatışırken bulan Pasifik adaları ve Latin Amerika ülkeleri, esneklikleri için birbirlerine teşekkür ettiler.
- Genel olarak iyi niyete rağmen, bazıları yine de hoşnutsuzluklarını dile getirdiler. Örneğin Hindistan temsilcisi, Çin ve diğerleri tarafından dile getirilen endişeleri yineleyerek, "bu heyet gerçekçi olmayan hedeflerle ilgili endişelerini sürdürüyor" dedi.
- Fiji, Marshall Adaları, Solomon Adaları ve Vanuatu, 2030 için %37 emisyon azaltma hedefi ve 2040 için %96 azaltma hedefi önerdi.
- Büyük bir gemi üreticisi olan Japonya, 2040 yılına kadar sadece %50'lik bir kesinti önerdi.
- Bu arada, Suudi Arabistan, Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi büyük fosil yakıt üreticilerini içeren ağırlıklı olarak büyük, gelişmekte olan ekonomilerden oluşan bir grup, "tercihen yüzyılın ortalarında ve bu yüzyılın sonundan önce" net sıfır hedefi içeren bir teklif sundu .
Türkiye elbette yok bu ülkeler içinde ama Türkiye’de de gelişmeler var. Örneğin tam şu sıralar yazının son kontrollerini yaparken ben, Muğla Milas’daki Akbelen ormanları kesilmesi için “JANDARMA ve TOMALAR bölgeye geldi” haberini aldım. (24 Temmuz Pazartesi Saat 05.30) Belki de o jandarma erlerinden birinin annesi Çarşamba günü yaşanacak rekor sıcaklıkta hayatını kaybedecek haberi yok.