2002’de yüzde 34 oyla Meclis’in üçte ikisini ele geçiren AKP lideri Erdoğan, neredeyse anayasayı değiştirecek çoğunluğu yakalamasına rağmen gücünü yeterli görmeyerek toplumun farklı kesimlerinden destek ve ittifaklar aradı.
Kurulan ilk ittifak liberaller ile oldu. Liberal aydınlarımıza göre AKP iktidarıyla ordunun vesayeti son bulacak, Avrupa Birliği hedefiyle birlikte çağdaş demokratik bir düzen oluşturulacaktı. Bu ittifak 2010 referandumunda “Yetmez ama evet” sloganıyla doruk noktasına ulaştı ve hemen ardından Erdoğan’ın gerçek niyetinin demokrasi değil kendi düzenini kurmak olduğu anlaşılınca son buldu.
Gücünü gittikçe arttıran ve yukarıda bahsedilen kendi düzenini kurmak adına sistem değişikliği için hamle sırasının yaklaşmakta olduğunu gören Erdoğan, çözüm süreci bahanesi ile 2009 yılından itibaren Kürt hareketine yaklaştı. Amaç belliydi. HDP’nin yardımıyla başkanlık sistemine geçilerek Erdoğan başkan yapılacak, karşılığında çözüm süreci işletilecekti. Bu oyun Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışıyla son bulunca başta Demirtaş olmak üzere HDP ötekileştirildi ve düşman olarak görülmeye başlandı. Erdoğan’ın demokratikleşme adımları, başkanlığına onay verilmeyeceğini anladığında son bulmuştu.
Yine Fethullahçı hareketle yapılan ittifak da çıkar çatışması baş gösterince sona erdi. Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması ile başlayan çekişme, dershanelerin kapatılması hamlesiyle karşılık bulmuş, en nihayetinde 17-25 Aralık operasyonları ve 15 Temmuz darbe girişimiyle AKP’nin kurulduğu 2001 yılında başlayan ittifak dağılmıştı.
Kurduğu bütün ittifaklar çıkar çatışması ortaya çıkınca dağılan Erdoğan, son çare olarak 2015 yılında MHP ile yakınlaştı. HDP ile yapılamayan başkanlık sistemine geçiş MHP ile yapıldı ve önceki dönemlerde birbirlerine demedik laf bırakmayan Erdoğan ve Bahçeli, özellikle 2018 yılından sonra kader ortağı haline gelerek oklarını muhalefete yöneltti.
Tıpkı diğerleri gibi, bu ittifakın başlamasında da ortak çıkarlar rol oynamıştı. MHP, 2018 seçimleriyle birlikte Meclis’te salt çoğunluğunu yitiren AKP’ye koşulsuz destek olacak, bunun karşılığında MHP’liler devlet kademelerinde kendilerine daha fazla yer bulabileceklerdi.
Ancak son dönemde yaşanan gelişmelere bakıldığında rahatlıkla görülebileceği üzere, 10 yıla yakın süredir devam eden bu ittifak, bugün tıpkı öncülleri gibi bir çıkar çatışmasına dönüşmüş durumdadır. Bahçeli’nin ortağından habersiz başlattığı açılım ve buna kısa bir süre sonra kayyımlarla cevap verilmesi oluşan çatlağın en belirgin göstergesidir. Haklarında ilginç iddialar öne sürülen ve geçtiğimiz hafta MHP’den istifa ettirilen üç milletvekili de büyüyen çatlağın bir başka yönü olarak kamuoyuna yansımıştır.
Kurulduğundan bu yana omurgası sağlam olmayan ittifaklarla yol alan ve bu ittifakları ayakta tutabilmek için siyaset etiğine aykırı hareket etmekten çekinmeyen Erdoğan’ın mevcut ortaklığı da öncülleri gibi dağıldığı takdirde kendisine yeni bir ortak bulup bulamayacağı önümüzdeki sürecin en önemli gündem maddelerinden biri olacaktır.
Kurulan ilk ittifak liberaller ile oldu. Liberal aydınlarımıza göre AKP iktidarıyla ordunun vesayeti son bulacak, Avrupa Birliği hedefiyle birlikte çağdaş demokratik bir düzen oluşturulacaktı. Bu ittifak 2010 referandumunda “Yetmez ama evet” sloganıyla doruk noktasına ulaştı ve hemen ardından Erdoğan’ın gerçek niyetinin demokrasi değil kendi düzenini kurmak olduğu anlaşılınca son buldu.
Gücünü gittikçe arttıran ve yukarıda bahsedilen kendi düzenini kurmak adına sistem değişikliği için hamle sırasının yaklaşmakta olduğunu gören Erdoğan, çözüm süreci bahanesi ile 2009 yılından itibaren Kürt hareketine yaklaştı. Amaç belliydi. HDP’nin yardımıyla başkanlık sistemine geçilerek Erdoğan başkan yapılacak, karşılığında çözüm süreci işletilecekti. Bu oyun Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışıyla son bulunca başta Demirtaş olmak üzere HDP ötekileştirildi ve düşman olarak görülmeye başlandı. Erdoğan’ın demokratikleşme adımları, başkanlığına onay verilmeyeceğini anladığında son bulmuştu.
Yine Fethullahçı hareketle yapılan ittifak da çıkar çatışması baş gösterince sona erdi. Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması ile başlayan çekişme, dershanelerin kapatılması hamlesiyle karşılık bulmuş, en nihayetinde 17-25 Aralık operasyonları ve 15 Temmuz darbe girişimiyle AKP’nin kurulduğu 2001 yılında başlayan ittifak dağılmıştı.
Kurduğu bütün ittifaklar çıkar çatışması ortaya çıkınca dağılan Erdoğan, son çare olarak 2015 yılında MHP ile yakınlaştı. HDP ile yapılamayan başkanlık sistemine geçiş MHP ile yapıldı ve önceki dönemlerde birbirlerine demedik laf bırakmayan Erdoğan ve Bahçeli, özellikle 2018 yılından sonra kader ortağı haline gelerek oklarını muhalefete yöneltti.
Tıpkı diğerleri gibi, bu ittifakın başlamasında da ortak çıkarlar rol oynamıştı. MHP, 2018 seçimleriyle birlikte Meclis’te salt çoğunluğunu yitiren AKP’ye koşulsuz destek olacak, bunun karşılığında MHP’liler devlet kademelerinde kendilerine daha fazla yer bulabileceklerdi.
Ancak son dönemde yaşanan gelişmelere bakıldığında rahatlıkla görülebileceği üzere, 10 yıla yakın süredir devam eden bu ittifak, bugün tıpkı öncülleri gibi bir çıkar çatışmasına dönüşmüş durumdadır. Bahçeli’nin ortağından habersiz başlattığı açılım ve buna kısa bir süre sonra kayyımlarla cevap verilmesi oluşan çatlağın en belirgin göstergesidir. Haklarında ilginç iddialar öne sürülen ve geçtiğimiz hafta MHP’den istifa ettirilen üç milletvekili de büyüyen çatlağın bir başka yönü olarak kamuoyuna yansımıştır.
Kurulduğundan bu yana omurgası sağlam olmayan ittifaklarla yol alan ve bu ittifakları ayakta tutabilmek için siyaset etiğine aykırı hareket etmekten çekinmeyen Erdoğan’ın mevcut ortaklığı da öncülleri gibi dağıldığı takdirde kendisine yeni bir ortak bulup bulamayacağı önümüzdeki sürecin en önemli gündem maddelerinden biri olacaktır.