Herkes istisnasız bir potansiyel, bir servet saklıyor yürek amforasında.
Öyle bir insan ile tanışma fırsatı bulabildim ki, kültürsüzlüğün boyumuzu aştığı, her şeyin sapır sapır dökülürken. Herkesin hâla şakır şakır her şeyi bildiğini iddia ettiği, bir öndekinin hakkını bile-göre çiğnediği, sonrada yılbaşı hindisi gibi bir güzel sırıtıp, baş köşeye oturmaya, koltuk savaşında olduğu zamanlardan geçerken, kısacık bir mola hakikaten ilaç gibi geldi.
Yer, Fransız Kültür Merkezi.
Otuz yıldır, Fransa’da yaşayan ve 1938’i kerteriz alarak bize sadece sanatın bir kolunu değil unuttuğumuz yahut balık hafızamız içerisinde, suya bir an evvel çıkarsak; dünyaların bizim olacağını aldanışı içinde boşa çırpınıp duran kulaçlarımıza deva gibi.
Bir kitap, kitap olunca içinde Edebiyat ve kendisinin ifadesi ile saplantılı bir yolculuk dediği Sinema ile bağdaşlığını. Buna bağlı olarak güzel bir söyleşi dinlemeye kendimi hazırlamışken, birden kendimi tam da aradığım, zaman zaman bu gibi gerçek yaşanmışlıkları tam da zamanında ve yerinde duymak istediğim köşenin içerisinde buluverdim. Ve iyi ki de öyle oldu.
Çıkarken sonunda yaşanmışlıkların ince kılavuzluğunda bir kitap, bir dost edinmiş olduk.
Tabii unutursam Ferhan Şensoy ile çalışmalarını şaşırman kolay olur. Öyle güzel bir sohbetti ki yazdığı kitap ile kendisine söyleşi sonrası yönelttiğim birkaç sorudan birisi olan “Vefa borcumuydu?” sorumun cevabıma, gözlerini hafif açan bir şaşkınlıkla açarak ve cevabını yüz ifadesi ile vererek tamamlıyordu.
“Nereden biliyorsunuz?” sorusunu yönlendiren, gözleri.
O eski bir Yeşilçam çocuk yıldızı. Bildiğiniz, Ömercik yahut Parla Şenol gibi.
Henüz on altı yaşında ailesini, sonra da ülkesini terk ederek Fransa’ya yerleşen Yeşilçaç melodramlarının divası Esra Zaman ile 12 Eylül darbesinde foto muhabiri olarak öldürülen babasının biricik kızı Hülya’nın dilinden dünyaya ve özellikle Türkiye’ye o zamanı katarak, büyülü bir yolculuk içeren kitabın yazarı Sedef Ecer. Ve eserinin, kitabının adı ise “Milli Servet”
İşte en başta bahsettiğim ve günde güne tüm değerlerimizden uzaklaştırıldığımız, bilerek ya da özendirilerek vazgeçirildiğimiz o temel, en namuslu değerlerimiz üzerine spot tutuyor. Ama bu spot tutuş öyle ki. İçinde tiyatro var, yıllarca çocuk yıldız olarak dönemin tüm yıldızları ile setlerde geçen hayatının izleri ile harmanlanmış bir pandora kutusu gibi anılar yelpazesinden, kurgulanan bir kitap.
Siz Neriman Köksal, Nedret Güvenç, Aliye Rona gibi kadınlarla henüz üç yaşında tanışırsanız, kendi deyimi ile o güçlü kaıdn profilleri üzerinden öyle bir fokus yaparak, bizlere analatabilme fırsatı bulursunuz ki. Sonra bize sadece alkışlamak ve tebrik etmek düşer.
Sevgili Sedef Ecer, sadece bir kitap yazmamış kendini geliştirmiş. Madem sanatın içindeyim, yer aldığı disiplinleri öz alarak, özümden gelenler ve biriktirdiklerim ile ben bir de benim gözümden, yaşayan olarak esas anlatıcı olayım, demiş.
Ne de iyi etmiş.
Önce Sedef Ecer, kim kısaca ondan bahsedelim bu arada.
Üç yaşında İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahne aldı. On yaşına kadar 25 Yeşilçam filminde Çocuk Yıldız olarak yer aldı. Galatasaray Lisesi ardından Boğaziçi Üniversitesi sonrada Fransa, Orleans Üniversitesinde EDEBİYAT Fakültelerine devam etti.
Paris Ulusal Konservatuvarı Kısa Programı sonrası 2008 yılında Fransızca yazmaya başladı. TİYATRO OYUN, SENARYO ve KÖŞE YAZARLIĞI yaptı.
Eserleri,büyük tiyatrolarda ve festivallerde sahnelenmek ile kalmadı. Prestijli ödüller ve burslar kazandı. Eserleri on dile çevrildi. Amerika ve Avrupa ülkelerinde tez konusu oldu.
2021 yılında Fransa da yayımlanan romanı Milli Servet’in Fransızcadan çeviren Ebru ERBAŞ kalemi ve Everest Yayınları ile de artık bizlerle.
1960’larda sanat yani Tiyatro perdesi ile açılan ve Hennr’ye atfedilen roman bize sadece Yeşilçam hatıralarımızın bilinmeyen yönlerinin tozunu aldırmakla kalmayacak, Dramaturg özelliği ile söyleşisinde kendi yazdığı eserine, söyleşi için “Bugün taze fırından çıktı” sözlerinde belirttiği gibi yüreğinin saf ve ince kıyılarını bize sunduğu ve bana adeta eski bir Radyo Tiyatrosu tadını veren, yazmakla, oynamakla ve üretmekle kalmayıp, içini sevgi ile besleyip bunu da aktarabilen bir değerimizin kitabı ile buluşturmuş oluyor, yazarımız.
Kitabı okuduktan ve sözleştiğimiz gibi kendisinin Çanakkale tarafı, Kasım ve Aralık 2024 de, Mayıs 2024 de ilk basımı gerçekleşen kitabı üzerine, Sevgili Atilla Dorsay, üstadımızı da nasipse aramıza alarak bir çalışma yapacağız.
O sözü kendisinden aldım.
Ne de olsa bizim gibilerin anlatacak çok şeyi var. Ödevlerimiz var. Milli Servetlerine sahip çıkanlara duyurulur.
EMEL SEÇEN
Öyle bir insan ile tanışma fırsatı bulabildim ki, kültürsüzlüğün boyumuzu aştığı, her şeyin sapır sapır dökülürken. Herkesin hâla şakır şakır her şeyi bildiğini iddia ettiği, bir öndekinin hakkını bile-göre çiğnediği, sonrada yılbaşı hindisi gibi bir güzel sırıtıp, baş köşeye oturmaya, koltuk savaşında olduğu zamanlardan geçerken, kısacık bir mola hakikaten ilaç gibi geldi.
Yer, Fransız Kültür Merkezi.
Otuz yıldır, Fransa’da yaşayan ve 1938’i kerteriz alarak bize sadece sanatın bir kolunu değil unuttuğumuz yahut balık hafızamız içerisinde, suya bir an evvel çıkarsak; dünyaların bizim olacağını aldanışı içinde boşa çırpınıp duran kulaçlarımıza deva gibi.
YEŞİLÇAM
Bir kitap, kitap olunca içinde Edebiyat ve kendisinin ifadesi ile saplantılı bir yolculuk dediği Sinema ile bağdaşlığını. Buna bağlı olarak güzel bir söyleşi dinlemeye kendimi hazırlamışken, birden kendimi tam da aradığım, zaman zaman bu gibi gerçek yaşanmışlıkları tam da zamanında ve yerinde duymak istediğim köşenin içerisinde buluverdim. Ve iyi ki de öyle oldu.
Çıkarken sonunda yaşanmışlıkların ince kılavuzluğunda bir kitap, bir dost edinmiş olduk.
Tabii unutursam Ferhan Şensoy ile çalışmalarını şaşırman kolay olur. Öyle güzel bir sohbetti ki yazdığı kitap ile kendisine söyleşi sonrası yönelttiğim birkaç sorudan birisi olan “Vefa borcumuydu?” sorumun cevabıma, gözlerini hafif açan bir şaşkınlıkla açarak ve cevabını yüz ifadesi ile vererek tamamlıyordu.
“Nereden biliyorsunuz?” sorusunu yönlendiren, gözleri.
O eski bir Yeşilçam çocuk yıldızı. Bildiğiniz, Ömercik yahut Parla Şenol gibi.
Henüz on altı yaşında ailesini, sonra da ülkesini terk ederek Fransa’ya yerleşen Yeşilçaç melodramlarının divası Esra Zaman ile 12 Eylül darbesinde foto muhabiri olarak öldürülen babasının biricik kızı Hülya’nın dilinden dünyaya ve özellikle Türkiye’ye o zamanı katarak, büyülü bir yolculuk içeren kitabın yazarı Sedef Ecer. Ve eserinin, kitabının adı ise “Milli Servet”
İşte en başta bahsettiğim ve günde güne tüm değerlerimizden uzaklaştırıldığımız, bilerek ya da özendirilerek vazgeçirildiğimiz o temel, en namuslu değerlerimiz üzerine spot tutuyor. Ama bu spot tutuş öyle ki. İçinde tiyatro var, yıllarca çocuk yıldız olarak dönemin tüm yıldızları ile setlerde geçen hayatının izleri ile harmanlanmış bir pandora kutusu gibi anılar yelpazesinden, kurgulanan bir kitap.
Siz Neriman Köksal, Nedret Güvenç, Aliye Rona gibi kadınlarla henüz üç yaşında tanışırsanız, kendi deyimi ile o güçlü kaıdn profilleri üzerinden öyle bir fokus yaparak, bizlere analatabilme fırsatı bulursunuz ki. Sonra bize sadece alkışlamak ve tebrik etmek düşer.
Sevgili Sedef Ecer, sadece bir kitap yazmamış kendini geliştirmiş. Madem sanatın içindeyim, yer aldığı disiplinleri öz alarak, özümden gelenler ve biriktirdiklerim ile ben bir de benim gözümden, yaşayan olarak esas anlatıcı olayım, demiş.
Ne de iyi etmiş.
Önce Sedef Ecer, kim kısaca ondan bahsedelim bu arada.
Üç yaşında İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahne aldı. On yaşına kadar 25 Yeşilçam filminde Çocuk Yıldız olarak yer aldı. Galatasaray Lisesi ardından Boğaziçi Üniversitesi sonrada Fransa, Orleans Üniversitesinde EDEBİYAT Fakültelerine devam etti.
Paris Ulusal Konservatuvarı Kısa Programı sonrası 2008 yılında Fransızca yazmaya başladı. TİYATRO OYUN, SENARYO ve KÖŞE YAZARLIĞI yaptı.
Eserleri,büyük tiyatrolarda ve festivallerde sahnelenmek ile kalmadı. Prestijli ödüller ve burslar kazandı. Eserleri on dile çevrildi. Amerika ve Avrupa ülkelerinde tez konusu oldu.
2021 yılında Fransa da yayımlanan romanı Milli Servet’in Fransızcadan çeviren Ebru ERBAŞ kalemi ve Everest Yayınları ile de artık bizlerle.
1960’larda sanat yani Tiyatro perdesi ile açılan ve Hennr’ye atfedilen roman bize sadece Yeşilçam hatıralarımızın bilinmeyen yönlerinin tozunu aldırmakla kalmayacak, Dramaturg özelliği ile söyleşisinde kendi yazdığı eserine, söyleşi için “Bugün taze fırından çıktı” sözlerinde belirttiği gibi yüreğinin saf ve ince kıyılarını bize sunduğu ve bana adeta eski bir Radyo Tiyatrosu tadını veren, yazmakla, oynamakla ve üretmekle kalmayıp, içini sevgi ile besleyip bunu da aktarabilen bir değerimizin kitabı ile buluşturmuş oluyor, yazarımız.
Kitabı okuduktan ve sözleştiğimiz gibi kendisinin Çanakkale tarafı, Kasım ve Aralık 2024 de, Mayıs 2024 de ilk basımı gerçekleşen kitabı üzerine, Sevgili Atilla Dorsay, üstadımızı da nasipse aramıza alarak bir çalışma yapacağız.
O sözü kendisinden aldım.
Ne de olsa bizim gibilerin anlatacak çok şeyi var. Ödevlerimiz var. Milli Servetlerine sahip çıkanlara duyurulur.
EMEL SEÇEN