Dünyada, kadın ve kız çocuklarının yüzde 86 sı, şiddete karşı güçlü yasal korumanın olmadığı ülkelerde yaşamakta. BM Kadının (Anlık) Cinsiyet Görüntüsü 2023 raporuna (1) göre 245 milyon kadın ve kız çocuğu, baba, kardeş, eş, yakın akraba gibi yaşam ortaklarından, komşu veya tanımadıkları erkeklerden fiziksel ve/veya cinsel şiddet görmekte, cinayete kurban gitmekte. Bu nedenle, bu yıl da 8 Mart Kadınlar Günü buruk kutlanacak. Kadın hakları mücadelesinde önemli rol oynayanlar yine anılacak. Yaşam hakları ellerinden alınanlar ise gelecek kuşaklara meşale olacak.
Şiddet ve Vahşetin Boyutu
Kadına karşı erkek şiddeti her çeşidiyle, her ülkede mevcut. Kültür, gelenek, din ve dini örgütler, hukuki altyapı yetersizliği ve siyasi hoşgörü, şiddete zemin hazırlayan etkenlerden. Geçim sıkıntısı aile içi şiddette başrolde. Yoksulluk ve algılanan yoksunluk erkeklere öfkenin acısını kadınlardan çıkarmak için bahane. Öte yandan kökleri derinlere giden ruhi bozukluklar, misojenik kin ve intikam duygularını tetiklerken, evinde ve yakın çevresinde anasına, bacısına ve kadınlara şiddet görerek büyüyen, belki geçmişte kendisi şiddet ve istismara uğrayan erkek için kadına kötü muamele olağan.
Eğitim düzeyinin düşüklüğü, kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddeti besliyor. Üstelik bu hem erkek, hem de şiddetin muhatabı olan kadın açısından şiddeti kabul nedeni. Hoş bir Fransız başsavcı anılarında, “eğitim düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun, bazı durumlarda insanın içindeki ilkel kimlik su yüzüne çıkarak, onu vahşi aslına döndürmekte” diye yazmış (2). Belki bu “eğitim cehaleti alır; ilkellik ve vahşet baki kalır” sözünün Frenkçesi. Tabii şimdi eskisinden daha çok istatistik, rapor ve bilgiye erişim imkânı var. Rakamlar bu nedenle de daha yüksek. Ama ya şikâyete konu olmayan veya kayıt dışı kalan kadının maruz kaldığı şiddet? İşte bunların adı yok.
Her ülkede kadına şiddete karşı alınan ve önerilen önlemler benzer. Kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi ve annelerin çalışabilmesi için çocuk bakımı desteği bunlardan ikisi. Ancak bazı durumlarda bu da evde şiddeti arttırabiliyor. O zaman kadının korunabileceği kurumsal kapasitenin geliştirilmesi önemli. Toplumda kadın hakları için kişisel farkındalığın teşviki; Zorunlu aile, özellikle erkek çocukların ve erkeklerin eğitimi; Kara delikleri, kaçacak boşlukları olmayan yasal düzenlemelerin yapılması, her ülkenin gündeminde. Bazı yerlerde uygulama daha etkin ve başarılı. Ne yazık ki Türkiye bunlardan biri değil. Güvenlik için teknolojik destek de çağdaş önlemlerden. Örneğin Alo 183 Türkiye’de bu amaca odaklı ücretsiz telefon hattı. Tanrı nasıl çalıştığını öğrenmeye muhtaç etmesin.
Bir değil, Binlerce Kadın Düşmanı
Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve vahşet, 2012 de çıkan 6284 sayılı yasaya rağmen durmak, dinlenmek bilmiyor. Adeta toplumda giderek yükselen bir kadın düşmanlığı var. Polis koruması ve adli önlemler, çoğu kez işe yaramıyor. 2017 ile 2020 arasında 1234, 2021'de 280; 2022'de 334 kadın vahşice öldürülürken “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” nun, verilerine göre 2023’te 315 kadının yaşam hakkı elinden alınmış. 248 kadın ise şüpheli ölüm. Köylerde, küçük kasabalarda ve kent varoşlarında analar, kaynanalar ve diğer aile bireyleri, erkeğin eşine, kız kardeşine veya kız arkadaşına uyguladığı şiddeti kışkırtıyor. Pandemi ile “evde hayat” kadına evi cehenneme çevirmiş. Cinayet sayılarında 2020 de bir azalma görülse bile pek inandırıcı değil, şiddeti kapsayıcı değil. Geçen yıl büyük depremden etkilenen illerde de kadına şiddetin artışı zor koşullarda en büyük zorluğun yine kadına faturalandığının işareti.
Ayrıca protestolara katılan kadınlar, yeterli öfke kontrol eğitiminden geçmemiş polis şiddetinin muhatabı. Devletin bile kadına karşı şedit davranmaktan çekinmediği Türkiye’de, toplumun kuralsızlığı tercih eden özellikleri ve çıkarcılığı, koruyucu hukuki mevzuatı zafiyete uğratıyor. Ceza indirimleri mağdur kadını daha da eziyor. Suç işlemeyi ödüllendiriyor. Mağdur ailelerine verilen nakdi tazminat, yeni bir kazanç kapısı haline gelmiş durumda. Tecavüzcülere kurbanlarıyla evlenme şartıyla af, insanlık dışı. Ama küçük veya büyük şehirlerde mağdur yakınları kabul ediyor.
Kadına Cehennem Edilen Türkiye
Ahlakı bir kenara bırakıp, dini sadece ritüelden ibaret hale getirmek; Tarikatlara, “sivil toplum kuruluşu” muamelesiyle siyasi taviz Türkiye’yi geri götürüyor. Cumhuriyet değerlerine karşı teşvik edilen muhafazakârlık, hatta koyu taassup, “değerlerimiz” kisvesiyle kadını cinsel obje olarak gören ilkelliği hortlatıyor, yüceltiyor. Şiddete karşı yaratılan hoşgörü kılıfı, kadınlara, kız ve hatta erkek çocuklara karşı her türlü saldırıyı içine sindiriyor. Laik eğitimden sapış, kadına karşı saldırgan ve aşağılayıcı tutumları besliyor.
Oysa Türkiye, 1986 yılından itibaren “Kadına Yönelik Her Türlü Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi” ne ve 2003 den bu yana da sözleşmenin ek protokolüne taraf. Sözleşmenin bağlayıcı olmaması, sanki kadına cehennemi yaşatmak için bir fırsat. Öte yandan Avrupa Konseyi, hatırlanacağı gibi 2011 de imzalanan ülkeler için bağlayıcı olan İstanbul Sözleşmesi'ni (IS) kabul etti. Türkiye IS i, 2012 de TBMM de onayarak 2014 de yürürlüğe koydu. Ancak Mart 2021'de Cumhurbaşkanı ani bir kararla sözleşmeden çekilerek kadına şiddetine karşı siyasi iradenin isteksizliğini gösterdi.
O halde Türkiye’de kadın hakları konusunda geçmişte elde edilen başarılar ve Cumhuriyet kazanımları, artık geleceğin güvencesi değil. Her konuda fikri ve zikri olan devlet büyüklerinin, kadına şiddeti hemen hiç kınamamaları ne kadar acı ve endişe verici değil mi? İşte 2024 Türkiye’sinde Kadınlar Gününü bu koşullarda kutluyoruz.
(1)“ UN Women's Gender Snapshot Report 2023. 2021 de 156 ülke arasında 133.sıradaydı, 2023 yılı “Kadının Güvenliği İndeksinde” 177 ülke arasında da konumu 99. Bknz: “Turkey drops in rank to 99th on Women, Peace, and Security Index” (01.11.2023)
(2) Jacques, Dallest(2015), Mes Homicides, un Procoureur au face du Crime. s :342
Şiddet ve Vahşetin Boyutu
Kadına karşı erkek şiddeti her çeşidiyle, her ülkede mevcut. Kültür, gelenek, din ve dini örgütler, hukuki altyapı yetersizliği ve siyasi hoşgörü, şiddete zemin hazırlayan etkenlerden. Geçim sıkıntısı aile içi şiddette başrolde. Yoksulluk ve algılanan yoksunluk erkeklere öfkenin acısını kadınlardan çıkarmak için bahane. Öte yandan kökleri derinlere giden ruhi bozukluklar, misojenik kin ve intikam duygularını tetiklerken, evinde ve yakın çevresinde anasına, bacısına ve kadınlara şiddet görerek büyüyen, belki geçmişte kendisi şiddet ve istismara uğrayan erkek için kadına kötü muamele olağan.
Eğitim düzeyinin düşüklüğü, kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddeti besliyor. Üstelik bu hem erkek, hem de şiddetin muhatabı olan kadın açısından şiddeti kabul nedeni. Hoş bir Fransız başsavcı anılarında, “eğitim düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun, bazı durumlarda insanın içindeki ilkel kimlik su yüzüne çıkarak, onu vahşi aslına döndürmekte” diye yazmış (2). Belki bu “eğitim cehaleti alır; ilkellik ve vahşet baki kalır” sözünün Frenkçesi. Tabii şimdi eskisinden daha çok istatistik, rapor ve bilgiye erişim imkânı var. Rakamlar bu nedenle de daha yüksek. Ama ya şikâyete konu olmayan veya kayıt dışı kalan kadının maruz kaldığı şiddet? İşte bunların adı yok.
Her ülkede kadına şiddete karşı alınan ve önerilen önlemler benzer. Kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi ve annelerin çalışabilmesi için çocuk bakımı desteği bunlardan ikisi. Ancak bazı durumlarda bu da evde şiddeti arttırabiliyor. O zaman kadının korunabileceği kurumsal kapasitenin geliştirilmesi önemli. Toplumda kadın hakları için kişisel farkındalığın teşviki; Zorunlu aile, özellikle erkek çocukların ve erkeklerin eğitimi; Kara delikleri, kaçacak boşlukları olmayan yasal düzenlemelerin yapılması, her ülkenin gündeminde. Bazı yerlerde uygulama daha etkin ve başarılı. Ne yazık ki Türkiye bunlardan biri değil. Güvenlik için teknolojik destek de çağdaş önlemlerden. Örneğin Alo 183 Türkiye’de bu amaca odaklı ücretsiz telefon hattı. Tanrı nasıl çalıştığını öğrenmeye muhtaç etmesin.
Bir değil, Binlerce Kadın Düşmanı
Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve vahşet, 2012 de çıkan 6284 sayılı yasaya rağmen durmak, dinlenmek bilmiyor. Adeta toplumda giderek yükselen bir kadın düşmanlığı var. Polis koruması ve adli önlemler, çoğu kez işe yaramıyor. 2017 ile 2020 arasında 1234, 2021'de 280; 2022'de 334 kadın vahşice öldürülürken “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” nun, verilerine göre 2023’te 315 kadının yaşam hakkı elinden alınmış. 248 kadın ise şüpheli ölüm. Köylerde, küçük kasabalarda ve kent varoşlarında analar, kaynanalar ve diğer aile bireyleri, erkeğin eşine, kız kardeşine veya kız arkadaşına uyguladığı şiddeti kışkırtıyor. Pandemi ile “evde hayat” kadına evi cehenneme çevirmiş. Cinayet sayılarında 2020 de bir azalma görülse bile pek inandırıcı değil, şiddeti kapsayıcı değil. Geçen yıl büyük depremden etkilenen illerde de kadına şiddetin artışı zor koşullarda en büyük zorluğun yine kadına faturalandığının işareti.
Ayrıca protestolara katılan kadınlar, yeterli öfke kontrol eğitiminden geçmemiş polis şiddetinin muhatabı. Devletin bile kadına karşı şedit davranmaktan çekinmediği Türkiye’de, toplumun kuralsızlığı tercih eden özellikleri ve çıkarcılığı, koruyucu hukuki mevzuatı zafiyete uğratıyor. Ceza indirimleri mağdur kadını daha da eziyor. Suç işlemeyi ödüllendiriyor. Mağdur ailelerine verilen nakdi tazminat, yeni bir kazanç kapısı haline gelmiş durumda. Tecavüzcülere kurbanlarıyla evlenme şartıyla af, insanlık dışı. Ama küçük veya büyük şehirlerde mağdur yakınları kabul ediyor.
Kadına Cehennem Edilen Türkiye
Ahlakı bir kenara bırakıp, dini sadece ritüelden ibaret hale getirmek; Tarikatlara, “sivil toplum kuruluşu” muamelesiyle siyasi taviz Türkiye’yi geri götürüyor. Cumhuriyet değerlerine karşı teşvik edilen muhafazakârlık, hatta koyu taassup, “değerlerimiz” kisvesiyle kadını cinsel obje olarak gören ilkelliği hortlatıyor, yüceltiyor. Şiddete karşı yaratılan hoşgörü kılıfı, kadınlara, kız ve hatta erkek çocuklara karşı her türlü saldırıyı içine sindiriyor. Laik eğitimden sapış, kadına karşı saldırgan ve aşağılayıcı tutumları besliyor.
Oysa Türkiye, 1986 yılından itibaren “Kadına Yönelik Her Türlü Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi” ne ve 2003 den bu yana da sözleşmenin ek protokolüne taraf. Sözleşmenin bağlayıcı olmaması, sanki kadına cehennemi yaşatmak için bir fırsat. Öte yandan Avrupa Konseyi, hatırlanacağı gibi 2011 de imzalanan ülkeler için bağlayıcı olan İstanbul Sözleşmesi'ni (IS) kabul etti. Türkiye IS i, 2012 de TBMM de onayarak 2014 de yürürlüğe koydu. Ancak Mart 2021'de Cumhurbaşkanı ani bir kararla sözleşmeden çekilerek kadına şiddetine karşı siyasi iradenin isteksizliğini gösterdi.
O halde Türkiye’de kadın hakları konusunda geçmişte elde edilen başarılar ve Cumhuriyet kazanımları, artık geleceğin güvencesi değil. Her konuda fikri ve zikri olan devlet büyüklerinin, kadına şiddeti hemen hiç kınamamaları ne kadar acı ve endişe verici değil mi? İşte 2024 Türkiye’sinde Kadınlar Gününü bu koşullarda kutluyoruz.
(1)“ UN Women's Gender Snapshot Report 2023. 2021 de 156 ülke arasında 133.sıradaydı, 2023 yılı “Kadının Güvenliği İndeksinde” 177 ülke arasında da konumu 99. Bknz: “Turkey drops in rank to 99th on Women, Peace, and Security Index” (01.11.2023)
(2) Jacques, Dallest(2015), Mes Homicides, un Procoureur au face du Crime. s :342