Özgür Zeybek: Coğrafya kaderdir derler. Bu anlamda siz Ege ile bağınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Fatma Aras: İnsana doyduğun yer mi doğduğun yer mi? diye sorulduğunda elbette doyduğum yer denilir. Ama Zaman akınca insanın tüm hayalleri, düşleri doğduğu yerde dolanır. Ege deyince Türkiye’nin en ünlü turistlik merkezleri, Pamukkale, Efes vs gibi dünyaya miras yerlerini kucaklayan bir bölge, kısacası; Medeniyet, deniz, samimiyet ve şiir aklıma geliyor.“Şiirin başkenti” sözü yabana atılmaz.
Özgür Zeybek: Ege’nin kekik kokusu, nahifliği, içtenliği, hoş sohbet oluşu, biraz boş vermişliği sadece Ege insanına değil buraya sonradan yerleşenlere de bir zaman sonra sirayet eder. Böylesi bir yerde yaşamak insana ve sonrasında bir sanatçıya ne katar?
Fatma Aras:Yaşadığı bir kenti anlatmak için çoğu zaman içte büyüyen bir anı yeterlidir. İnsanın kendisiyle yüz yüze kaldığı zaman derin bir tenhalıkta düşleri geçmişe köprü kurar. Şair, Yazar Veysel Çolak’ın “Bir Kente Nereden Girilir” adlı kitabından çağrışımla İzmir’e çocuk yaşta Basmane kapısından girdim. Dört gün süren kara tren yolculuğundan sonra ışıklı bir kent karşılamıştı beni.. İlk günler sular, kuşlar, hatta havadaki bulutlar, yıldızlar bile bana yabancı gelmişti. İlkin Kadifekale ile tanışmış ve kuşbakışı gözlemlediğim İzmir’in ölümsüz güzelliği karşısında büyülenmiştim. Sonra Saat Kulesi, Kemeraltı, Tarihi Asansör ve Varyantın hemen yanındaki küçük bir müzeyle selamlaştım. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler başka bir dünya gibi gelmişti. İçimde gurbet düşüncesi büyümeden kısa sürede İzmir’in imbatını koynuma aldım. İçimdeki kum saatim aktıkça İzmir benim de şiir vatanıma dönüştü.
Özgür Zeybek: Ege'nin bu taşra kasabalarında olmak, taşralı olmak bir sanatçıyı nasıl etkiler.
Fatma Aras:“Taşra” sözcüğü merkezden uzak yerleşim yerlerine verilen addır. Bu sözcük 14. yy’da kırsal yerleri anlatmak için ilk kez kullanılmıştı. Bugün Ege’ye baktığımızda, göçle gelen kavimler kapısı olan Ege sahilleri bugün de çağdaş bir liman kenti özelliğinin görkemini koruyor. Ama artık savaşın bozduğu komşu coğrafyalardan, Asya’dan ve Afrika’dan gelen göçerler için bu liman, bu deniz Avrupa’ya ulaşma yolunda bir araç. Gene de içinde yaşayanlar için İzmir, aydın insanları, doğası, tarihi ve turistlik yerleriyle büyüsünü hep duyumsatıyor. İnsanları, mutlu, güler yüzlü, sıcak; şiirle düşünüyor, şiirle konuşuyor şiirle âşık oluyor ve şiirle diri kalıyor. İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle adını daha ilk çağlarda duyurmuştu İzmir.
Özgür Zeybek: Ege sizce taşra mıdır? Taşralı olmak nedir bir sanatçı için ya da sanatçının taşrası neresidir?
Fatma Aras:Ege deyince aklımıza İzmir geliyor. İstanbul, Ankara’dan sonra üçüncü büyük kentimiz. Ekonomik ve sosyal sorunlardan ötürü göç alan bir bölge. Kent merkezine ve kıyı kasabalarına yerleşim dağılmış durumda. Bu göçle gelenler hemen hemen aynı semte yerleşiyor ve örfünü, adetini beraberinde getiriyor. Ege kıyıları kollarını açınca İzmir’i kucaklıyor. Bu bağlamdan bakılınca merkez dışında kalan yerler taşradır.
Özgür Zeybek: Coğrafyaları denizle birlikte andığımızda akla ilk gelen kanıksanmış ya da bir bütün olmuş anlamlar çağrışır. Örneğin Marmara ve Deniz, izlemektir, keyiftir. Karadeniz hırçındır. Akdeniz tatildir, yüzmek, güneşlenmektir. Oysa Ege açılmaktır denize… Yelkendir, pupadır. Sizce de böyle mi? Hiç Ege’ den açıldınız mı denize…
Fatma Aras: 1969 yılından beri İzmir’de yaşıyorum. (Birkaç yılı saymazsak.) Hemen emen bütün kıyılarını, köylerini, kasabalarını gezdim. Gittiğimiz her yerinde, Özgürlük ve özgüven duygusu karşılıyor insanı. Dışarıdan gelenleri bağrına basan güzelliğe sahip Ege! Ege’de yayıp denize açılmak değil burada yaşayanlar denizle sevişir.
Özgür Zeybek: Edith Hamilton Mitologya adlı kitabında şöyle der “Aigeus günlerdir geminin yolunu gözetliyordu. Uzakta beliren kara yelkenleri görünce oğlunun öldüğünü sanıp kendini denize attı. O sulara da Aigae (Ege) Denizi adı verildi. Theseus böylece Atina kralı oldu. Akıllı bir insandı; öyle krallıkta falan hevesi yoktu. Halkı toplayarak kendisinin kral olmak istemediğini söyledi. "Ben yalnız Başkomutan olarak kalmak istiyorum." dedi. "Siz kendi kendinizi yönetirsiniz. Kimi başa geçirmek istiyorsanız kendi oylarınızla seçersiniz." Ege’nin demokrasinin beşiği olduğu söylencesi eskidir. Peki, gerçekten öyle midir? Diğer bölgelerle kıyaslandığında, görece olarak insanların daha rahat nefes alabildiği, farklılıklarını daha rahat yaşayabildikleri, çok renkliliğin ve sesliliğin olduğu bu coğrafyanın öncesini, bugününü ve sonrasını nasıl değerlendirirsiniz?
Fatma Aras:Göçle gelen kavimler kapısı olan Ege sahilleri bugün de çağdaş bir liman kenti özelliğinin görkemini koruyor. Ama artık savaşın bozduğu komşu coğrafyalardan, Asya’dan ve Afrika’dan gelen göçerler için bu liman, bu deniz Avrupa’ya ulaşma yolunda bir araç. Gene de içinde yaşayanlar için İzmir, aydın insanları, doğası, tarihi ve turistlik yerleriyle büyüsünü hep duyumsatıyor. İnsanları, mutlu, güler yüzlü, sıcak; şiirle düşünüyor, şiirle konuşuyor şiirle âşık oluyor ve şiirle diri kalıyor. İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle adını daha ilk çağlarda duyurmuştu İzmir. İçimdeki kum saatim aktıkça İzmir benim de şiir vatanıma dönüştü.
Özgür Zeybek: “Önü sıra sürüklediği kurşuni bulutlarla ufuktaki dağları silerek Ege Denizi'ne ağlamaklı bir şubat akşamı iniyordu”. diyor Kemal Tahir. Özdemir İnce ise, “Ege, ey ölümsüz çıplaklığın efsunlu denizi, / kendimi bir ağustos aynasında aradığım deniz! / Ne mutlu seni ölmeden gezen insana !” dizeleri ile anıyor Ege’yi. Ege biraz hüzündür, biraz mutluluk. Biraz nostaljidir biraz yenilik. Ege biraz şarabidir biraz harabi. Ben her mevsim ayrı anlamlar taşıdığına inananlardanım. Siz hangi Ege'de yaşayıp üretiyorsunuz? Güneşi ve ılıman iklimli ile elleri suya değen Ege'de mi; ayazın dondurup ve fırtınanın dağıttığı, dağlarından kekik kokularının yayıldığı alnı yeşile değen Ege'de mi? Sizin Ege'niz nasıl ve neresi?
Fatma Aras:Ben hem elleri suya değen Ege’yi hem fırtınanın dağıttığı kekik kokulu dağlarını hem de yeşile değer eteğini üç iklimi birden yaşıyorum. Bu üç iklim ne zaman yüzünü gösterse Elimden tutup çocukluğumun geçtiği Ağrı Dağı’nın eteğine götürüyor. Karıyla, yeşili ve kekik kokusuyla şanlı bir duruşu olan dağdaki doğa olayı, Ege’nin iklimiyle bir destanın parçası gibi. Benim Ege’m çocukluğumla şu anımı eteğine beşik papan yalnızlığımı unutturan yerdir Ege…
Özgür Zeybek: Sanat ve estetik bir tanımlamayla sınırlandırılabilecek türden bir etkinlik ya da düşünce biçimi değil, aksine sürekli bir tanıma ve tanımlama arayışıdır. Üstelik her tanımlama öznel bir anlam yüklüdür. Bir yanıyla da tarihsel ve toplumsal koşullarla ilintilidir. Bu bağlamda siz Ege’yi, özetle, nasıl tanımlarsınız? Ege’yi en iyi ne tanımlar?
Fatma Aras: İzmir doğumlu Homeros’un “Kanatlı Söz “dediği şiir İzmir’i hiç terk etmemiş. Yorgo Seferis, Atilla İlhan, Metin Altıok ve daha nice şair sözleri kanatlandırıp İzmir’in imbatına fısıldamışlar…
Fatma Aras Kimdir?
Fatma Aras Iğdır’ın Aralık ilçesi Yukarı Aratan Köyü’nde doğdu. (1954) Bir süre Almanya’da yaşadı. MTA Van Bölgesinde başladığı iş hayatı aynı kurumun İzmir Bölgesinden Kimya Teknisyeni olarak emekliliğine dek sürdü.
İlk şiiri 1975 yılında Hürriyet Gazetesi Avrupa baskısında yer aldı.
Yazı ve şiirleri: Denizsuyukâsesi, Şiiri Özlüyorum, Dize, Şiirsaati, Mühür, Eliz, Temren, Hayal, Akköy, Sincan İstasyonu, Şiirden, Deliler Teknesi, Evrensel, Üvercinka, Akatalpa, Kıyı Dili, Klaros, Sarmal Çevrim, Cumhuriyet Kitap, Cumhuriyet Ege Eki, Aydınlık, Honar ve Eghtesad (İran), Asma Köprü (Paris), Referans (Almanya), Bakış (Almanya) gibi gazetelerde ve kitap eklerinde yer aldı.
Hece ile yazılmış şiirleri, Gazi Üniversitesi’nde Dr. Fatma Ahsen Turan’ın hazırladığı Sazın ve Sözün Sultanları kitabına alındı. Almanya’da yaşayan Bekir Karadeniz ve Orhan Bahçivan’ın hazırladığı Doğulu Ozanlar kitabında da şiirleri yer aldı.
Bazı şiirleri bestelendi. Bazıları İngilizceye ve Katalancaya çevrildi.
İngiltere’de yayın yapan skyhaber.uk ve grevat-tv.uk kanallarında şiirleri ve özgeçmişine yer verildi.
Bir süre Canaz İnternet TV'de, Şiir Saati Programı’nın yapım ve sunumunu gerçekleştirdi.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü-Türk Dili ve Edebiyatı Ana bilim
Dalı öğrencisi Fahriye Merve Türker 2009 yılında yüksek lisans tezini Fatma Aras şiir kitapları konusunda yaptı.
Fatma Aras MESAM üyesidir ve İzmir’de ikamet etmektedir.
Yapıtları:
İlk şiiri 1975 yılında Hürriyet Gazetesi Avrupa baskısında yer aldı.
Yazı ve şiirleri: Denizsuyukâsesi, Şiiri Özlüyorum, Dize, Şiirsaati, Mühür, Eliz, Temren, Hayal, Akköy, Sincan İstasyonu, Şiirden, Deliler Teknesi, Evrensel, Üvercinka, Akatalpa, Kıyı Dili, Klaros, Sarmal Çevrim, Cumhuriyet Kitap, Cumhuriyet Ege Eki, Aydınlık, Honar ve Eghtesad (İran), Asma Köprü (Paris), Referans (Almanya), Bakış (Almanya) gibi gazetelerde ve kitap eklerinde yer aldı.
Hece ile yazılmış şiirleri, Gazi Üniversitesi’nde Dr. Fatma Ahsen Turan’ın hazırladığı Sazın ve Sözün Sultanları kitabına alındı. Almanya’da yaşayan Bekir Karadeniz ve Orhan Bahçivan’ın hazırladığı Doğulu Ozanlar kitabında da şiirleri yer aldı.
Bazı şiirleri bestelendi. Bazıları İngilizceye ve Katalancaya çevrildi.
İngiltere’de yayın yapan skyhaber.uk ve grevat-tv.uk kanallarında şiirleri ve özgeçmişine yer verildi.
Bir süre Canaz İnternet TV'de, Şiir Saati Programı’nın yapım ve sunumunu gerçekleştirdi.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü-Türk Dili ve Edebiyatı Ana bilim
Dalı öğrencisi Fahriye Merve Türker 2009 yılında yüksek lisans tezini Fatma Aras şiir kitapları konusunda yaptı.
Fatma Aras MESAM üyesidir ve İzmir’de ikamet etmektedir.
Yapıtları:
*Saklıyım, Şiir,
*Göğü Azalan Kuşlar, Şiir,
(Bu kitabıyla Karşıyaka Belediyesi Homeros Edebiyat Ödülleri Metin Eloğlu Şiir ödülünde 3.lük aldı.)
*Turna Ağıtı, Mektup,
*Ağrılı Beklemeler, Şiir,
*Söz ve Hançer,
*Dağ, Su Korku, Öykü ve Anı,
*İkiz Acılar, Şiir
*Aras Boyu Çığlık, İnceleme
“Olduğu Gibi” şiir,
Aras’ta Toplu Şiirler
Herkes için Hüzün, Şiir
Aras’a Maniler
Mani Manidar