Ankara’da şu aralar varsa yoksa CHP’nin içişleri konuşuluyor. Bu durum aslında iktidar tarafının da medyasının da pek işine yarıyor görünüyor. Elbette bu konu CHP ile de sınırlı kalmıyor ve Millet ittifakının tamamı bir şekilde işin içine doğal olarak giriyor. Böyle olunca da asıl konuşulması gereken gündem kendisine hak ettiği kadar yer bulamıyor.
Ekonomi ve göçmenler meselesi zaten ortada duruyor ve üzerine bir de iklim ve çevre meselesi ekleniyor ama bütün bunlar şu aşamada gündemde tali kalıyor. Ben bugün Ankara’da dolaşan bir gazeteci olarak kulağıma gelen konuların ikisini sizinle paylaşayım dedim.
Bunlardan birisi geçtiğimiz günlerde şöyle bir gündem olup kapanmış görünen bir konunun devamı niteliğinde. Milli Eğitim Bakanı tarafından kız okulları açılması yönünde ortaya atılan bir fikir vardı hatırlarsınız. Bu fikir aslında Cumhur ittifakının bazı paydaşlarından da destek almıştı. Ama yine Ankara kulislerine bakılırsa özellikle MHP ve AKP içinden bazı isimler bu fikre karşı çıktılar.
Ama iş burada bitmiş gibi görünse de Ankara’da konuşulan yeni bilgilere bakılırsa konu kapanmış değil. Hatta devamı daha da radikal fikirlerle gelecek gibi. Milli Eğitim Bakanlığının üst dizey bir bürokratı bu konuda geçtiğimiz günlerde yapılan bir toplantıda “Gerekirse zorla gençlerimizin değerlerimize uygun şekilde yetişmesini sağlamalıyız” dediği ifade ediliyor. Toplantıda bulunan ve aslında AKP’li olan başka kurumların bürokratları da buradaki zorla kelimesinden rahatsız olmuşlar ki orada tepki vermemiş olsalar da bu bilgileri dışarı sızdırmışlar gibi görünüyor.
Erdoğan’ın yıllar önce tanımladığı bir dindar ve modern bir gençlik yetiştirme hayali vardı. Hatta bunu açıklarken kullandığı kelimeler içinde geçen kinin sevdalısı ifadesi konunun dindar ve kindar şeklinde meşhur olmasına neden olmuştu. Ancak iktidar olunmasının üzerinden geçen 21 yıla rağmen beklenen nesillerin yetiştirilememiş olması, hatta deist ve ateist olma oranlarının gençlerde çok yükselmesi, buna bağlı olarak da AKP’nin gençlerden umduğu oyu alamamış olması AKP içindeki bazı kesimlerde bu ‘zorla’ ifadesinin gereğinin yapılması fikrinin yerleştiği şeklinde yorumlanıyor. Bu anlamda gelecek günlerde de kız okulları gibi konularla kamuoyunun yoklanmasına devam edileceği ifade ediliyor.
Diğer konu ise herkesin en büyük gündemi haline gelen ekonominin yönetimi ile ilgili. Özellikle Merkez Bankasının enflasyon beklentisini revize etmesini takip eden saatlerde Ankara’da bu konu daha da ciddi şekilde gündem oldu.
Erdoğan’ın yeni kabineye 2 yıllık bir süre verdiği, bu süre içinde hem yerel seçimlere kadar hem halkı rahatsız etmeyecek politikaların uygulanmasını hem de işleri düzeltmeleri gerektiğini o süre zarfında bu yolda kendilerine mümkün olduğu kadar müdahale etmeyeceği konuşuluyordu. Hatta Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ın da görevi bu sözler üzerinden kabul ettiği ifade ediliyordu. Ancak kısa süre içinde gelen vergi artışları ve bağlı olarak her türlü ürüne gelen büyük zamlar Erdoğan’ın yerel seçimlerle ilgili planlarını sekteye uğratabilir görünüyor.
Üzerine Merkez Bankasının enflasyon beklentilerini çok ciddi şekilde yükselterek revize etmesi de Erdoğan’ın bu iki yıllık süreyi kısaltacağı şeklinde yorumlanıyor. Bundan birkaç gün öncesine kadar üst düzey ekonomi bürokratları ekonomi yönetimine verilen iki yıllık sürenin tutturulamayacağını konuşuyorlardı zaten ama ekonomi yönetiminin rasyonel politikalar ısrarının ardından beklentileri de rasyonel hale getirmiş olmasının ömrünü daha da kısalttığı şu an Ankara’nın en önemli konusu.
Merkez Bankasının açıkladığı yeni enflasyon beklentisinin ardından ekonomi yönetiminin bir kez daha uyarıldığı konuşuluyor şimdi. Bu ve benzeri konularda direnecek gibi görünen ekonomi, yönetiminin ömrünün yerel seçimleri göremeyeceği fikri ağırlık kazanmış görünüyor.
Neticede hem ekonomi konusu hem de bugüne kadar AKP’nin en çok faydalandığı siyasi argüman olan muhafazakarlık meselesi seçimlerden önce güncellenecek gibi görünüyor. Elbette HDP ve LGBT gibi toplumun sinir uçlarına dokunan konulardan da vazgeçilmeyecek ama asıl mesele artık gerçekten ekonomi olmaya başlıyor ve AKP yönetimi buna en azından yerel seçime kadar müsaade etmemeye kararlı. Sonrası mı Basra harap olduktan sonra…..
Ekonomi ve göçmenler meselesi zaten ortada duruyor ve üzerine bir de iklim ve çevre meselesi ekleniyor ama bütün bunlar şu aşamada gündemde tali kalıyor. Ben bugün Ankara’da dolaşan bir gazeteci olarak kulağıma gelen konuların ikisini sizinle paylaşayım dedim.
Bunlardan birisi geçtiğimiz günlerde şöyle bir gündem olup kapanmış görünen bir konunun devamı niteliğinde. Milli Eğitim Bakanı tarafından kız okulları açılması yönünde ortaya atılan bir fikir vardı hatırlarsınız. Bu fikir aslında Cumhur ittifakının bazı paydaşlarından da destek almıştı. Ama yine Ankara kulislerine bakılırsa özellikle MHP ve AKP içinden bazı isimler bu fikre karşı çıktılar.
Ama iş burada bitmiş gibi görünse de Ankara’da konuşulan yeni bilgilere bakılırsa konu kapanmış değil. Hatta devamı daha da radikal fikirlerle gelecek gibi. Milli Eğitim Bakanlığının üst dizey bir bürokratı bu konuda geçtiğimiz günlerde yapılan bir toplantıda “Gerekirse zorla gençlerimizin değerlerimize uygun şekilde yetişmesini sağlamalıyız” dediği ifade ediliyor. Toplantıda bulunan ve aslında AKP’li olan başka kurumların bürokratları da buradaki zorla kelimesinden rahatsız olmuşlar ki orada tepki vermemiş olsalar da bu bilgileri dışarı sızdırmışlar gibi görünüyor.
Erdoğan’ın yıllar önce tanımladığı bir dindar ve modern bir gençlik yetiştirme hayali vardı. Hatta bunu açıklarken kullandığı kelimeler içinde geçen kinin sevdalısı ifadesi konunun dindar ve kindar şeklinde meşhur olmasına neden olmuştu. Ancak iktidar olunmasının üzerinden geçen 21 yıla rağmen beklenen nesillerin yetiştirilememiş olması, hatta deist ve ateist olma oranlarının gençlerde çok yükselmesi, buna bağlı olarak da AKP’nin gençlerden umduğu oyu alamamış olması AKP içindeki bazı kesimlerde bu ‘zorla’ ifadesinin gereğinin yapılması fikrinin yerleştiği şeklinde yorumlanıyor. Bu anlamda gelecek günlerde de kız okulları gibi konularla kamuoyunun yoklanmasına devam edileceği ifade ediliyor.
Diğer konu ise herkesin en büyük gündemi haline gelen ekonominin yönetimi ile ilgili. Özellikle Merkez Bankasının enflasyon beklentisini revize etmesini takip eden saatlerde Ankara’da bu konu daha da ciddi şekilde gündem oldu.
Erdoğan’ın yeni kabineye 2 yıllık bir süre verdiği, bu süre içinde hem yerel seçimlere kadar hem halkı rahatsız etmeyecek politikaların uygulanmasını hem de işleri düzeltmeleri gerektiğini o süre zarfında bu yolda kendilerine mümkün olduğu kadar müdahale etmeyeceği konuşuluyordu. Hatta Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ın da görevi bu sözler üzerinden kabul ettiği ifade ediliyordu. Ancak kısa süre içinde gelen vergi artışları ve bağlı olarak her türlü ürüne gelen büyük zamlar Erdoğan’ın yerel seçimlerle ilgili planlarını sekteye uğratabilir görünüyor.
Üzerine Merkez Bankasının enflasyon beklentilerini çok ciddi şekilde yükselterek revize etmesi de Erdoğan’ın bu iki yıllık süreyi kısaltacağı şeklinde yorumlanıyor. Bundan birkaç gün öncesine kadar üst düzey ekonomi bürokratları ekonomi yönetimine verilen iki yıllık sürenin tutturulamayacağını konuşuyorlardı zaten ama ekonomi yönetiminin rasyonel politikalar ısrarının ardından beklentileri de rasyonel hale getirmiş olmasının ömrünü daha da kısalttığı şu an Ankara’nın en önemli konusu.
Merkez Bankasının açıkladığı yeni enflasyon beklentisinin ardından ekonomi yönetiminin bir kez daha uyarıldığı konuşuluyor şimdi. Bu ve benzeri konularda direnecek gibi görünen ekonomi, yönetiminin ömrünün yerel seçimleri göremeyeceği fikri ağırlık kazanmış görünüyor.
Neticede hem ekonomi konusu hem de bugüne kadar AKP’nin en çok faydalandığı siyasi argüman olan muhafazakarlık meselesi seçimlerden önce güncellenecek gibi görünüyor. Elbette HDP ve LGBT gibi toplumun sinir uçlarına dokunan konulardan da vazgeçilmeyecek ama asıl mesele artık gerçekten ekonomi olmaya başlıyor ve AKP yönetimi buna en azından yerel seçime kadar müsaade etmemeye kararlı. Sonrası mı Basra harap olduktan sonra…..