Suriye’de seneler sonra tekrar su yüzüne çıkan iç savaş, şiddeti her geçen gün biraz daha artarak devam ediyor. Çatışmaların başlamasından bu yana bir haftadan fazla süre geçmişken HTŞ, Hama’yı tamamıyla ele geçirip Humus’a doğru ilerlerken, Türkiye’ye yakın Özgür Suriye Ordusu ise Münbiç’e yönelerek YPG’nin varlığını Fırat’ın batısından kaldırmayı amaçlıyor.
Çatışmaların tekrar başlaması, bölgedeki güçlerin de planlarını tekrar gözden geçirmelerine ve yeni senaryolar oluşturmalarına sebep oldu. Şu an bölgede aktif olarak yer alan farklı ülkelerin masalarında onlarca muhtemel senaryo yer yer medyaya da yansımış haliyle tartışılmaya devam ediyor.
Bunlardan en kötü sonucu yaratacak olanı, HTŞ’nin kuzeyden, İsrail’in güneyden hareket ederek ve en nihayetinde Şam’da buluşarak Esad rejimine son vermeleridir. Bu varsayım bölgedeki Nusayri nüfusun can güvenliğine ciddi bir tehdit oluşturmasının yanı sıra, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine yeni göç hareketlerinin başlaması sonucunu da doğurabilir.
Ancak HTŞ’nin Halep’e girişindeki hıza oranla Hama’da nispeten yavaşlaması ve bir yıldan fazla süredir sıcak savaş içerisinde bulunan İsrail’in en azından kısa vadede Şam’a yapılacak bir harekata hazır olmaması bu senaryoyu zayıflatmaktadır.
Yukarıdaki facia senaryosundan görece daha ehven-i şer olarak yayılan bir başka senaryo ise Suriye topraklarının üçe bölünerek farklı bir yapılanmaya gidilme fikridir. Buna göre Kürtler Fırat’ın doğusunda kalmakla birlikte, Fırat’ın batısı kuzeyde Sünni Arap yönetimi, güneyde ise Esad yönetimi olarak ayrılacak ve bölünme bu şekilde gerçekleşecektir.
Bu senaryonun gerçekleşme ihtimalinin güç kazanması için öncelikle HTŞ’nin Hama’nın ilerisine geçmemesi ve bu şehir sınır olmak üzere kuzey-güney ayrımının sağlanması gerekmektedir. Son gelişmeler bize Esad güçlerinin zayıflığını ve Rusya desteği olmadan ayakta kalamayacağını göstermiştir. Savaşın tekrar yükselmesinden bu yana Rusya’nın Esad’a destek konusunda gösterdiği isteksiz tavra bağlı olarak, Esad’ın Şam ve Humus’tan oluşan bölgeyi kontrol etmekle yetinmeye razı olması beklenebilir. Bu, Esad’ı destekleyen Suriyelilerin yaşam güvenliğinin sağlanması açısından da zorunludur.
Ayrıca Türkiye’deki sığınmacıların güvenli bir şekilde dönüş yapmalarının tek yolu da şimdilik göründüğü kadarıyla budur. Esad’ın defalarca çıkardığı aflara güvenmeyen ve ülkelerine dönmeyen sığınmacıların kuzeyde oluşturulacak yeni bir yönetim altında Esad’dan bağımsız şekilde güvende kalacaklarına inanarak dönüşlerini gerçekleştirmeleri olabilirliği en yüksek ihtimaldir.
Son 13 yılda emperyalist güçler arasındaki mücadelenin sıcak çarpışma alanı durumunda bulunan Suriye’nin, göründüğü kadarıyla eskisi gibi bir bütün halinde ayakta kalma şansı yoktur. Bu durumda Türkiye açısından en doğru girişimin, Türkiye’deki sığınmacıların ülkelerine dönüşlerini sağlayacak ve Suriye’de yaşayan herkesin hangi dine, mezhebe, fikre bağlı olursa olsun güven içinde olmalarını garanti edecek bir plan üzerinde çalışmak olduğu açıktır.
Çatışmaların tekrar başlaması, bölgedeki güçlerin de planlarını tekrar gözden geçirmelerine ve yeni senaryolar oluşturmalarına sebep oldu. Şu an bölgede aktif olarak yer alan farklı ülkelerin masalarında onlarca muhtemel senaryo yer yer medyaya da yansımış haliyle tartışılmaya devam ediyor.
Bunlardan en kötü sonucu yaratacak olanı, HTŞ’nin kuzeyden, İsrail’in güneyden hareket ederek ve en nihayetinde Şam’da buluşarak Esad rejimine son vermeleridir. Bu varsayım bölgedeki Nusayri nüfusun can güvenliğine ciddi bir tehdit oluşturmasının yanı sıra, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine yeni göç hareketlerinin başlaması sonucunu da doğurabilir.
Ancak HTŞ’nin Halep’e girişindeki hıza oranla Hama’da nispeten yavaşlaması ve bir yıldan fazla süredir sıcak savaş içerisinde bulunan İsrail’in en azından kısa vadede Şam’a yapılacak bir harekata hazır olmaması bu senaryoyu zayıflatmaktadır.
Yukarıdaki facia senaryosundan görece daha ehven-i şer olarak yayılan bir başka senaryo ise Suriye topraklarının üçe bölünerek farklı bir yapılanmaya gidilme fikridir. Buna göre Kürtler Fırat’ın doğusunda kalmakla birlikte, Fırat’ın batısı kuzeyde Sünni Arap yönetimi, güneyde ise Esad yönetimi olarak ayrılacak ve bölünme bu şekilde gerçekleşecektir.
Bu senaryonun gerçekleşme ihtimalinin güç kazanması için öncelikle HTŞ’nin Hama’nın ilerisine geçmemesi ve bu şehir sınır olmak üzere kuzey-güney ayrımının sağlanması gerekmektedir. Son gelişmeler bize Esad güçlerinin zayıflığını ve Rusya desteği olmadan ayakta kalamayacağını göstermiştir. Savaşın tekrar yükselmesinden bu yana Rusya’nın Esad’a destek konusunda gösterdiği isteksiz tavra bağlı olarak, Esad’ın Şam ve Humus’tan oluşan bölgeyi kontrol etmekle yetinmeye razı olması beklenebilir. Bu, Esad’ı destekleyen Suriyelilerin yaşam güvenliğinin sağlanması açısından da zorunludur.
Ayrıca Türkiye’deki sığınmacıların güvenli bir şekilde dönüş yapmalarının tek yolu da şimdilik göründüğü kadarıyla budur. Esad’ın defalarca çıkardığı aflara güvenmeyen ve ülkelerine dönmeyen sığınmacıların kuzeyde oluşturulacak yeni bir yönetim altında Esad’dan bağımsız şekilde güvende kalacaklarına inanarak dönüşlerini gerçekleştirmeleri olabilirliği en yüksek ihtimaldir.
Son 13 yılda emperyalist güçler arasındaki mücadelenin sıcak çarpışma alanı durumunda bulunan Suriye’nin, göründüğü kadarıyla eskisi gibi bir bütün halinde ayakta kalma şansı yoktur. Bu durumda Türkiye açısından en doğru girişimin, Türkiye’deki sığınmacıların ülkelerine dönüşlerini sağlayacak ve Suriye’de yaşayan herkesin hangi dine, mezhebe, fikre bağlı olursa olsun güven içinde olmalarını garanti edecek bir plan üzerinde çalışmak olduğu açıktır.