Mardin’den Diyarbakır’ın Çermik ilçesine çalışmak için gelen torakçıların kavurucu sıcak altındaki mesaileri sürüyor. Meşe ağaçlarını mangal kömürüne dönüştüren torakçılardan Sadık Delek, “Temmuzun ortasında 45 derece sıcaklığın yanında 45 derece de ocağın sıcaklığı var. 90 derece sıcağın içerisinde çalışıyoruz. Günde 20-30 litre su içiyoruz, içmesek dayanamayız.” dedi.
Diyarbakır’da mangal kömürü üreten işçiler bunaltıcı sıcakta ateş karşısında alın teri döküyor. Mardin’den aileleriyle birlikte meşe ağaçlarından mangal kömürü üretmek için Diyarbakır’ın Çermik ilçesine gelen işçiler, Orman İşletme Müdürlüğü tarafından belirlenen bölgelerde kurdukları çadırlarda yaşamlarını sürdürüyor.
İşçiler, Orman İşletme Müdürlüğü’nün orman sahalarında yürüttüğü gençleştirme çalışmaları kapsamında kesime ayrılan meşe ağaçlarından piramit şeklinde büyük ocaklar kuruyor. Toprakla kaplanan ve yaklaşık 15 gün yavaş yavaş yanan ocakların başında 24 saat esasına göre mesai yapılıyor.
Meşe ağaçlarını mangal kömürüne dönüştüren ve torakçı olarak adlandırılan işçilerin mesaisi 40 dereceyi aşan kavurucu sıcaklarda daha da zorlaşıyor.
Duman ve isin arasında saatlerce çalışan işçilerin yüzleri ve bedenleri de kömür karasıyla kaplanıyor.
İşçilerden 16 yıldır mangal kömürü üretimi yapan Mecnun Topaloğlu, ilkbaharda meşe ağaçlarını keserek zorlu mesailerine başladıklarını söyledi.
İstifledikten sonra üzerini saman ve toprakla kapattıkları odunların ocak adını verdikleri piramit şeklini aldığını ifade eden Topaloğlu, “Ocakları yakma dönemi temmuz ve ağustos aylarına denk geliyor. Bu aylar Türkiye’nin her ili sıcak oluyor. Diyarbakır’ın sıcaklığı biraz daha etkili oluyor. Bu ocakların ateşi güneşle birleştiği için daha da etkili oluyor. Kömürün sıcaklığı da eklendiği zaman sıcaklık ikiye katlanıyor. Çalışmak da daha zahmetli oluyor.” dedi.
Mesai saatlerinin olmadığını, ateşin kontrolünü sağlamak için sürekli nöbette olduklarını belirten Topaloğlu, kömür üretiminin çok zahmetli bir iş olduğunu, ekmek mücadelesinin sonbahar mevsimine kadar sürdüğünü belirtti.
Emrullah Topaloğlu da ilkbahardan sonbahara kadar aralıksız çalıştıklarını söyledi. Sabaha kadar nöbet tuttuklarını anlatan Topaloğlu, “Erken kalkıyoruz ve akşama kadar çalışıyoruz. Yemek yerken bile mecburen ocaklara bakıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Sadık Delek de 30 yıldır torakçılık yaptığını bu nedenle sürekli evinden uzakta gurbette yaşadığını belirtti.
Delek, şunları söyledi: “Temmuzun ortasında 45 derece sıcaklığın yanında 45 derece de ocağın sıcaklığı var. 90 derece sıcağın içerisinde çalışıyoruz. Günde 20-30 litre su içiyoruz, içmesek dayanamayız. Ekmek parası, artık alıştık bu işe. Sıcaklardan şikayet edenler gelip bizi görsünler.”