Bu akşam yemeğinde güzel bir patates ve patlıcan kızartması yapmak geldi içinizden. Şöyle üzerine de şahane sarımsaklı bir domates sosu. Kızartmalar yapıldı, sosu da üzerine döküldü yemeğimiz hazır. İş mutfağı toplamaya gelince, hiç de kolay olmayan bir iş bizi bekliyor. Ama Allahtan yağ çözücü muhteşem kimyasallar (!) varda ocağımız pırıl pırıl oldu bile. Kızartma tenceresindeki yağı da soğuduktan sonra dökeriz lavaboya, derken bir şey hatırlar gibi olduk sanki. Atık yağlar lavaboyu mu tıkıyordu? Neydi? Bir zararı vardı sanki ama hatırlayamadık. Aman zaten kaç defa yapılıyor ki bu kızartma bir kez dökmekten hiçbir şey olmaz.
Olur, hem de çok kötü şeyler olur.
Evsel ve sanayi kaynaklı atık yağlar hem insan sağlığını hem de doğayı tehdit ediyor. Bitkisel atık yağların defalarca kullanılması insanlarda bir takım sağlık problemlerine yol açarken, lavabo ya da çöpe dökülmesi durumunda atık su sistemlerine zarar veriyor. Lavaboya dökülen yağlar, bir yandan kanalizasyon sistemindeki diğer atıkların borulara yapışmasına, zamanla boruların daralmasına ve taşmalara sebep olurlar. Bir diğer yandan da atık yağlar doğal su kaynaklarına karıştığında, ekosistemdeki biyolojik dengeleri bozabilir, toprakla temas ettiğinde, toprağın verimliliğini düşürür ve bitki örtüsüne zarar verebilir. 1 litre atık yağ 1 milyon litre içme suyunu kirletebilmektedir. Ayrıca atık yağlar yer altı sularına karışarak içme suyu kaynaklarını da kirletmektedir. Atık yağların çöpe dökülmesi de bir çözüm değildir. Çöpe dökülen atık yağlar çöp depolama alanında sık sık yangın çıkmasına sebep olmaktadır.
İşte bu zararlı atık yağların toplanması için elbette bazı yöntemler var. Hatta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı özellikle bitkisel yağ atıklarının toplanması, suya karışmaması için büyük siteler, oteller, restoranlar gibi, büyük miktarda bitkisel yağ kullanılan merkezlerin kanalizasyon sisteminin içine yağ tutucu denilen bir sistem kurulmasını zorunlu tutuyor. Ancak; tahliller gösteriyor ki bu yağ tutucular, yağların atık sulara karışmasını, dolayısı ile toprak ve suyun bu atıklardan olumsuz etkilenmesine engel olamıyor. Çünkü günümüzde artık geleneksel yöntemler ya ihtiyaca cevap vermiyorlar. Ya da metotlar çok maliyetli.
Konunun uzmanları tarafından daha ekonomik ve daha verimli sistem arayışları elbette devam ediyor. İşte o çözümlerden birini Alp Taşan’dan öğreniyoruz. Yağ yiyici bakteriler.
Alp Beyden öğreniyoruz ki; atık suyun arıtılmayan kısmının yüzde 80’i yağlardan oluşuyor. Sanayi ve popülasyonun artması ile yağ tutucular maalesef artık işlevlerini yitirmiş durumdalar. Geçtiğimiz yıl yoğun bir şekilde yaşadığımız Marmara Denizindeki müsilajlar, İzmir körfezindeki balık ölümleri arıtılamayan atık suların sonucu.
Bir zamanlar doğa kendi atığını kendi temizlerdi, bakteriler, mikroorganizmalar bu işi yapıyordu. 1980’li yıllardan beri bu doğal iş, teknoloji yardımı ile yapılıyor artık. Buna da BİYOREMEDİASYON deniliyor. Canlıların kullanılarak kirliliğin temizlenmesi. Alp Bey’in çalışması ile bu var olan teknolojinin üzerine bir şey daha eklenerek, çok az bir enerji ile yağ atıkları tamamen yok oluyor. ZEOSMART deniliyor bu teknolojiye. Yağ yutucu bakteriler (canlılar) çoğaltılıyor ile zeolit madeni birleştiriliyor. Hap haline getirilen bu birleşim nazar boncuğu şeklindeki makinelere atılıyor. Bu büyük boyutlu makineler atık su sitemlerindeki yağ tutuculara yerelleştiriliyor. Makine daha fazla bakteri üretip, bu yağ yiyen canlıları sisteme aşılıyor. Atık suyun içindeki yağ tamamen yok oluyor.
Zeolit; iyi tarımda da kullanılan, doğanın en iyi detoksu olarak tanımlanan, bağırsak sağlığını iyileştirilmesi ve koruyabilmesi ve enfeksiyonlarla dahi savaşabilmesi ile tıp için de oldukça kıymetli bir mineral. Hatta, kilo vermede etkili bir başlangıç olarak tanımlanan volkanik bir maden.
Dünyadaki tüm zeolit varlığının yüzde 65’i ülkemizde bulunuyor olması ZEOSMART Sistemin ekonomik olmasında büyük bir etken. Karbon ayak izinin düşük olması da yine bu madenin ülkemizdeki varlığı elbette. Kısacası, kimyasal maddeler kullanmadan biyolojik yollarla, atık suların yağlardan arındırılarak, dünyamıza verdiği zararı en aza indirebilecek bir yöntemi ZEOSMART teknolojisi ile yaratmış Alp Taşan. Adına da BIOGUY demiş.
Suyun doğru kullanımı ile birlikte kaynakların geri dönüşümü de mutlak ele alınmalı. Atık suların verimli bir şekilde geri dönüşerek Dünya kaynakları arasına geri dönmesi Bioguy gibi teknolojik çalışmalarla mümkün. Bugün su sıkıntısını ciddi bir şekilde yaşayan Barselona kişi başı su tüketimini 200 litre ile sınırlamış durumda. Bu yaklaşık 10 dakikalık bir duş demek. Ülkede çimleri sulama, özel yüzme havuzlarını doldurma ve araba yıkama yasakları yürürlükte kalmaya devam ediyor. Bireylere düşen görevler elbette var ancak Barselona”da olduğu gibi bu konuda bir devlet politikası izlenmesi şart olmalı.
Bu sistemin amacı, arıtmanın verimliliğinin arttırılması, atık suyun arıtılması ile yeniden bu suyun başta tarımda olmak üzere kullanılması, mevcut arıtma sistemlerinin güçlendirilmesi ile Dünyanın en önemli kaynaklarından biri olan SUYUN sürdürülebilirliğini sağlamak. Çevremizi korumak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için olmaz ise olmaz SUYUN devamlılığı için atılması gereken adımların içinde, atık yağların yönetimi çok önemli. Biz bireyler olarak mutfağımızdan başlayabiliriz. Yemek yağlarımızı lavaboya dökmekten vazgeçmeliyiz. Onları bir kapta biriktirerek en yakın belediyeye teslim edebiliriz. Elbette kolay değil, ama zorundayız.
Olur, hem de çok kötü şeyler olur.
Evsel ve sanayi kaynaklı atık yağlar hem insan sağlığını hem de doğayı tehdit ediyor. Bitkisel atık yağların defalarca kullanılması insanlarda bir takım sağlık problemlerine yol açarken, lavabo ya da çöpe dökülmesi durumunda atık su sistemlerine zarar veriyor. Lavaboya dökülen yağlar, bir yandan kanalizasyon sistemindeki diğer atıkların borulara yapışmasına, zamanla boruların daralmasına ve taşmalara sebep olurlar. Bir diğer yandan da atık yağlar doğal su kaynaklarına karıştığında, ekosistemdeki biyolojik dengeleri bozabilir, toprakla temas ettiğinde, toprağın verimliliğini düşürür ve bitki örtüsüne zarar verebilir. 1 litre atık yağ 1 milyon litre içme suyunu kirletebilmektedir. Ayrıca atık yağlar yer altı sularına karışarak içme suyu kaynaklarını da kirletmektedir. Atık yağların çöpe dökülmesi de bir çözüm değildir. Çöpe dökülen atık yağlar çöp depolama alanında sık sık yangın çıkmasına sebep olmaktadır.
İşte bu zararlı atık yağların toplanması için elbette bazı yöntemler var. Hatta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı özellikle bitkisel yağ atıklarının toplanması, suya karışmaması için büyük siteler, oteller, restoranlar gibi, büyük miktarda bitkisel yağ kullanılan merkezlerin kanalizasyon sisteminin içine yağ tutucu denilen bir sistem kurulmasını zorunlu tutuyor. Ancak; tahliller gösteriyor ki bu yağ tutucular, yağların atık sulara karışmasını, dolayısı ile toprak ve suyun bu atıklardan olumsuz etkilenmesine engel olamıyor. Çünkü günümüzde artık geleneksel yöntemler ya ihtiyaca cevap vermiyorlar. Ya da metotlar çok maliyetli.
Konunun uzmanları tarafından daha ekonomik ve daha verimli sistem arayışları elbette devam ediyor. İşte o çözümlerden birini Alp Taşan’dan öğreniyoruz. Yağ yiyici bakteriler.
Alp Beyden öğreniyoruz ki; atık suyun arıtılmayan kısmının yüzde 80’i yağlardan oluşuyor. Sanayi ve popülasyonun artması ile yağ tutucular maalesef artık işlevlerini yitirmiş durumdalar. Geçtiğimiz yıl yoğun bir şekilde yaşadığımız Marmara Denizindeki müsilajlar, İzmir körfezindeki balık ölümleri arıtılamayan atık suların sonucu.
Bir zamanlar doğa kendi atığını kendi temizlerdi, bakteriler, mikroorganizmalar bu işi yapıyordu. 1980’li yıllardan beri bu doğal iş, teknoloji yardımı ile yapılıyor artık. Buna da BİYOREMEDİASYON deniliyor. Canlıların kullanılarak kirliliğin temizlenmesi. Alp Bey’in çalışması ile bu var olan teknolojinin üzerine bir şey daha eklenerek, çok az bir enerji ile yağ atıkları tamamen yok oluyor. ZEOSMART deniliyor bu teknolojiye. Yağ yutucu bakteriler (canlılar) çoğaltılıyor ile zeolit madeni birleştiriliyor. Hap haline getirilen bu birleşim nazar boncuğu şeklindeki makinelere atılıyor. Bu büyük boyutlu makineler atık su sitemlerindeki yağ tutuculara yerelleştiriliyor. Makine daha fazla bakteri üretip, bu yağ yiyen canlıları sisteme aşılıyor. Atık suyun içindeki yağ tamamen yok oluyor.
Zeolit; iyi tarımda da kullanılan, doğanın en iyi detoksu olarak tanımlanan, bağırsak sağlığını iyileştirilmesi ve koruyabilmesi ve enfeksiyonlarla dahi savaşabilmesi ile tıp için de oldukça kıymetli bir mineral. Hatta, kilo vermede etkili bir başlangıç olarak tanımlanan volkanik bir maden.
Dünyadaki tüm zeolit varlığının yüzde 65’i ülkemizde bulunuyor olması ZEOSMART Sistemin ekonomik olmasında büyük bir etken. Karbon ayak izinin düşük olması da yine bu madenin ülkemizdeki varlığı elbette. Kısacası, kimyasal maddeler kullanmadan biyolojik yollarla, atık suların yağlardan arındırılarak, dünyamıza verdiği zararı en aza indirebilecek bir yöntemi ZEOSMART teknolojisi ile yaratmış Alp Taşan. Adına da BIOGUY demiş.
Suyun doğru kullanımı ile birlikte kaynakların geri dönüşümü de mutlak ele alınmalı. Atık suların verimli bir şekilde geri dönüşerek Dünya kaynakları arasına geri dönmesi Bioguy gibi teknolojik çalışmalarla mümkün. Bugün su sıkıntısını ciddi bir şekilde yaşayan Barselona kişi başı su tüketimini 200 litre ile sınırlamış durumda. Bu yaklaşık 10 dakikalık bir duş demek. Ülkede çimleri sulama, özel yüzme havuzlarını doldurma ve araba yıkama yasakları yürürlükte kalmaya devam ediyor. Bireylere düşen görevler elbette var ancak Barselona”da olduğu gibi bu konuda bir devlet politikası izlenmesi şart olmalı.
Bu sistemin amacı, arıtmanın verimliliğinin arttırılması, atık suyun arıtılması ile yeniden bu suyun başta tarımda olmak üzere kullanılması, mevcut arıtma sistemlerinin güçlendirilmesi ile Dünyanın en önemli kaynaklarından biri olan SUYUN sürdürülebilirliğini sağlamak. Çevremizi korumak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için olmaz ise olmaz SUYUN devamlılığı için atılması gereken adımların içinde, atık yağların yönetimi çok önemli. Biz bireyler olarak mutfağımızdan başlayabiliriz. Yemek yağlarımızı lavaboya dökmekten vazgeçmeliyiz. Onları bir kapta biriktirerek en yakın belediyeye teslim edebiliriz. Elbette kolay değil, ama zorundayız.