Sevgili okurlarım, aranızda çoğunuz George Orwell’in 1984 isimli bilim kurgu romanını okumuşsunuzdur. Okumamış olanlara da okumalarını öneririm.
Roman gelecek bir zamanda bir ülkede bir diktatörün vatandaşların yaşamlarını nasıl kontrol ettiği, her hareketlerini nasıl izlediği ve nasıl bir korku terörü yaşattığı anlatılır.
Yapay zekâ bir teknolojik ürün; sanayide, tekrarlı işlemlerde çok kullanılır hale geldi. Giderek de yeni yeni uygulamaları ortaya çıkıyor.
Uluslararası alanda kamu düzeni ve iş birlikleri çerçevesinde henüz bu yeni teknolojinin sınırlarını, standartlarını düzenleyen bir anlaşma mevcut değil. Değişik ülkelerde akademisyenler, teknokratlar bu konuda yeni yeni seslerini çıkarmaya ve bu talebi karar sahibi politikacılılara iletmeye, onların dikkatini çekmeye çalışıyorlar. Ama henüz bu alanda kapsamlı bir endüstri standardı, etniksel sınırlama mevcut değil.
Dijitalleşme ile birleşen yapay zekâ diktatörlerin ve dikta heveslilerinin önüne büyük kontrol olanakları sunuyor. Yüz tanıma, yüz hareketlerinin ve mimiklerinin okuma ile ilgili yapay zekâ ürünleri bir anlamda insanların yüz ifadelerine bakarlar ne düşündüklerini açığa çıkarmaya çalışıyor ve bu alanda yeni örnekler ortaya çıkıyor.
Algı, temsil ve mantık yürütme, öğrenme ve insanla konuşma ve diyalog kurma gibi çeşitli alanlarda kullanılan yapay zekanın giderek insan beyninin yerini alma olasılığı ve insana düşman olma ihtimali de bilim adamlarını korkutuyor.
Bir yandan bilim adamları ve insanlığın geleceğinden endişe edenlerin sayısı artarken, diktatörler, dikta heveslileri ve dikta bozuntuları gelecekte halklarını, muhaliflerini denetlemek, onların aklından geçenleri yüz ifadelerinden okuyup kendi çıkarları doğrultusunda yeni silahlara kavuşurken, aynı zamanda halka baskı, korku, yıldırma, sindirme terör estirme hatta banka hesaplarını da denetleme gibi olanaklara kavuşacaklar.
Tüm bu olumsuzluklar demokrasiler için de büyük bir tehlike arz etmektedir.
Bir Hollywood yapımı Vag the Dog isimli filmde seçilme şansı olmayan bir Cumhurbaşkanının seçimi yeniden kazanmak için Washington’a Beyaz Saray’a çağırdı bir film yönetmeni medyayı kullanarak hayali bir savaş yarattı, Arnavutluk’la. Zavallı Arnavutlar dünyadan habersiz kendi tarımsal yaşamlarını sürdürürken Amerika’da halk galeyana getirilip sokaklara dökülüyordu. Sonuçta hayali bir savaşla seçimi kazanma peşindeki bu ABD cumhurbaşkanının girişimi, hayali bile olsa bazı diktatörler, heveslileri ile demokrasi düşmanları için Yapay Zekanın yardımı ve kitle iletişim araçları ile bir gün gerçek olabilir.
Yapay zekanın insan beynini kontrol etmesinin sonucu ise insanlık için sonun başlangıcı olur, tıpkı bilim kurgu romanları gibi.
Roman gelecek bir zamanda bir ülkede bir diktatörün vatandaşların yaşamlarını nasıl kontrol ettiği, her hareketlerini nasıl izlediği ve nasıl bir korku terörü yaşattığı anlatılır.
Yapay zekâ bir teknolojik ürün; sanayide, tekrarlı işlemlerde çok kullanılır hale geldi. Giderek de yeni yeni uygulamaları ortaya çıkıyor.
Uluslararası alanda kamu düzeni ve iş birlikleri çerçevesinde henüz bu yeni teknolojinin sınırlarını, standartlarını düzenleyen bir anlaşma mevcut değil. Değişik ülkelerde akademisyenler, teknokratlar bu konuda yeni yeni seslerini çıkarmaya ve bu talebi karar sahibi politikacılılara iletmeye, onların dikkatini çekmeye çalışıyorlar. Ama henüz bu alanda kapsamlı bir endüstri standardı, etniksel sınırlama mevcut değil.
Dijitalleşme ile birleşen yapay zekâ diktatörlerin ve dikta heveslilerinin önüne büyük kontrol olanakları sunuyor. Yüz tanıma, yüz hareketlerinin ve mimiklerinin okuma ile ilgili yapay zekâ ürünleri bir anlamda insanların yüz ifadelerine bakarlar ne düşündüklerini açığa çıkarmaya çalışıyor ve bu alanda yeni örnekler ortaya çıkıyor.
Algı, temsil ve mantık yürütme, öğrenme ve insanla konuşma ve diyalog kurma gibi çeşitli alanlarda kullanılan yapay zekanın giderek insan beyninin yerini alma olasılığı ve insana düşman olma ihtimali de bilim adamlarını korkutuyor.
Bir yandan bilim adamları ve insanlığın geleceğinden endişe edenlerin sayısı artarken, diktatörler, dikta heveslileri ve dikta bozuntuları gelecekte halklarını, muhaliflerini denetlemek, onların aklından geçenleri yüz ifadelerinden okuyup kendi çıkarları doğrultusunda yeni silahlara kavuşurken, aynı zamanda halka baskı, korku, yıldırma, sindirme terör estirme hatta banka hesaplarını da denetleme gibi olanaklara kavuşacaklar.
Tüm bu olumsuzluklar demokrasiler için de büyük bir tehlike arz etmektedir.
Bir Hollywood yapımı Vag the Dog isimli filmde seçilme şansı olmayan bir Cumhurbaşkanının seçimi yeniden kazanmak için Washington’a Beyaz Saray’a çağırdı bir film yönetmeni medyayı kullanarak hayali bir savaş yarattı, Arnavutluk’la. Zavallı Arnavutlar dünyadan habersiz kendi tarımsal yaşamlarını sürdürürken Amerika’da halk galeyana getirilip sokaklara dökülüyordu. Sonuçta hayali bir savaşla seçimi kazanma peşindeki bu ABD cumhurbaşkanının girişimi, hayali bile olsa bazı diktatörler, heveslileri ile demokrasi düşmanları için Yapay Zekanın yardımı ve kitle iletişim araçları ile bir gün gerçek olabilir.
Yapay zekanın insan beynini kontrol etmesinin sonucu ise insanlık için sonun başlangıcı olur, tıpkı bilim kurgu romanları gibi.